Biyoçeşitlilik bakımından, Dünya’da 8 gen merkezi bulunmaktadır. Bu gen merkezlerinin 3’ünün buluştuğu tek ülke Türkiye’dir. Bu yüzden Anadolu'da bulunan bitki çeşitliği tüm Avrupa'ya denktir, yani bizden başka dünyanın hiç bir yerinde yetişmeyen endemik bitki türlerine sahip bir ülkeyiz. Dünya’nın en kıymetli toprakları bizim ülkemizdedir.
Bizim topraklarımızda; buğday başta olmak üzere arpa, mısır, çeltik, ayçiçeği, mercimek, pamuk, şeker gibi hububat ürünlerinin yanı sıra pek çok sebze ve meyvenin yetişmesi, bu toprakların ne kadar verimli ve zengin olduğunun göstergesidir. Konya Ovası mesela tahıl ambarımızdır, buğday ve arpanın anavatanıdır.
Cumhuriyet ilan edildikten sonra, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, savaştan çıkmış bir ülkeyi hızla kalkındırmak için özellikle tarıma ve tarıma dayalı sanayiye ağırlık vermiştir. İzmir İktisat Kongresi’nde, tarım politikasının temel ilkesini “Milli ekonominin temeli ziraattır” şeklinde belirtmiştir.
Uygulanacak tarım politikasının temel felsefesi ise; "Ülkenin gerçek sahibi ve efendisi, hakiki müstahsil(üretici) olan köylüdür" olmuştur.
İşte bu politika sayesinde, savaştan çıkmış ve yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti, ilk 5 yılda üretim fazlasına geçmiş, 10 yılda kendi kendine yeten ender ülkelerden biri haline gelmiş ve ihracata başlamıştır.
1945 yılında başbakan Şükrü Saraçoğlu Hükümeti, “Çiftçiyi Topraklandırma Kanununu” meclise getirmiş, bu kanuna karşı en büyük muhalefeti yine kendi içlerindeki, büyük toprak sahibi olan milletvekilleri yapmıştır. Aydın Milletvekili Adnan Menderes, bu grubun sözcüsülüğünü üstlenmişti!O dönemde yaklaşık 3 milyon köylü geçimini sağlayacak topraktan yoksundu. Ağalık denilen feodal sistemin büyük toprak sahipleri, bu köylülere tohum ve alet verip, karşılığında hasadın çeyreğini ya da yarısını alıyorlardı. İşte “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu” meclise bu sömürü sistemini kaldırmak amacıyla getirilmiş ancak bu tasarı büyük toprak sahiplerini mutsuz etmiş ve onların hükümet aleyhinde tavır almasına sebep olmuştu.
Adı geçen bu kanun tasarısı bir taraftan, Türkiye'de yasal ilk muhalefet partisinin kurulmasında, katalizör görevi görmüş Demokrat Parti (DP) bu anlayıştan doğmuş, büyük toprak sahipleri gecikmeden DP seçmenin tabanını oluşturmuştu. Neticede Adnan Menderes önderliğindeki muhalefetin baskısıyla bu kanun 1947’de kanun metninden çıkartılmış ve 1950’de tümüyle iptal edilmiştir!
Türkiye’de o zaman bu kanunu engelleyenler, belki de bugün Türkiye’yi tarımda dışa bağımlı hale getirenlerdir!
DP iktidarında; Celal Bayar ABD’ye davet edilmiş, uzun süre orada kalmış, liyakat ödülü almış ve eline Türkiye tarımını öldürme reçetesi verilerek gönderilmiştir. Bu reçete neticesinde ABD’nin direktifleriyle dünyanın zeytin ve zeytinyağı cenneti Türkiye’de mısır yağı ithali başlamış, (zeytinyağlı yiyemem aman türküsünü hatırlayalım!)
Marshall planı devreye sokulup, çocuklarımıza süt tozu dayatılmıştır!
ABD’nin o dönemden beri uyguladığı strateji; “Gıdayı (yiyeceği) kontrol edersen insanları da kontrol edersin! ve kendine bağımlı hale getirirsin.” anlayışıdır.
70’li yıllarda “Toprak işleyenin, su kullananın.” sloganı ile Ecevit, yeni bir umut olsa da çok geçmeden Kıbrıs Barış Harekatı başladı!
Bu sefer de ABD tarafından ambargolar uygulamaya konuldu, mazot bulmak zorlaştı, köylüyü topraklandırma yine başka bir bahara kaldı!
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Türkiye, 2000’li yıllara kadar kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olma ünvanını koruyabildi.
İç Anadolu’da; buğday, tahıl, şeker pancarı, haş haş, sebze, meyve, Ege’de; tütün, zeytinyağı, üzüm, incir, sebze, meyve, Karadeniz’de; Fındık, çay, tütün, keten, kenevir, mısır, sebze, meyve Marmara’da; ayçiçeği, pirinç, şerbetçi otu, sebze, meyve, Güneydoğu ve Akdeniz’de; pamuk, antep fıstığı, susam, kırmızı mercimek, sebze, meyve, Doğu Anadolu’da; tütün, tahıl, şeker pancarı, sebze meyve yetiştiriliyordu...
Bugün;
Çekirdeği atsan ağaç fışkıracak kadar bereketli bu kadim topraklarda, samanı bile ithal eden ülke haline geldik!
Neden...?
Ziraat Bankası kredisiyle yandaş işadamına medya satın al, çiftçine litresi 30 TL'den mazot, % 600 zamlı gübre sat, 15 günde 350 dönüme yakın buğday tarlası kül olsun, Konya, Amik, Harran, Çubuk ovası gibi “yüksek verimli” tarım arazilerini bırak, tee 12 bin km ötede Venezuela’da, buğday yetiştirip Türkiye’ye getireceğim de...
Bir de çıkıp buna “yerli ve milliyiz” de...
İktidarın yeni tarım politikası bu!
Venezuela’da Buğday Yetiştirmek...