Kokular, hiç beklemediğimiz bir anda alır götürür bir yerlere bizi.
Çocukluğumuzdan beri unutamadığımız, bilinçaltımıza yerleşmiş kokular vardır, biz fark etmesekte.
Kokuların; öğrenme, hatırlama ve deneyimler üzerinde etkisi muhakkak.
Duygusal hatıraları çağrıştırabilen kokular; insanlarda kötü etkiler de yaratabiliyor, iyi de ... Buna koku hafızası deniyor.
Anne kokusu vardır mesala, doğduğun anda siner içine ve asla unutamazsın. Bu sebepten bebekler annelerinin kokularını aldığında sakinleşir çünkü kendilerini güvende hissederler.
Baba kokusu vardır isteseniz de benzetemezsiniz hiçbir kokuya.
Çocukluğunuzda yaşadığınız yerin kokusu vardır belleğiniz kodlar bu kokuyu. Unuttum sanırsınız, yıllar sonra olmadık bir yerde hatırlatıverir kendini...
Eminim sizlerin de geçmişinde mutlulukla ya da hüzünle bağdaştırdığınız kokularınız olmuştur.
Mis gibi arap sabunu kokusu, naftalin kokusu, fırından çıkmış sıcacık ekmek kokusu, köpüğü üzerinde buram buram kahve kokusu, tavada nar gibi kızaran anne köftesi kokusu, eski bir kitabın sayfa kokusu, matbaa mürekkebinin kokusu, yağmur sonrası toprak kokusu, pencerenizi açtığınızda içeri giren ıtır kokusu, huzurlu dingin bir denizin iyot kokusu, taze biçilmiş çimen kokusu, anason, nane, lavanta, tütün, melisa, yasemin, gül kokusu, incir, badem çiçeği kokusu ve bahar kokusu.
Çocukluğunuzda bir sahil kasabasında büyüdüyseniz, denizin kokusu sizin için bambaşkadır. Nereye giderseniz gidin ararsınız o kokuyu. Yarışır adeta birbiriyle kokular. Gündüz güllerin, zambakların, limon çiçeğinin kokusu, akşam melisaların, yaseminlerin kokusu sarar dört bir tarafı...
Bazen kırlarda yürüyüşe çıktığınızda bıçak gibi bir koku keser yolunuzu. Sanki tanıdık birisine denk gelmişsiniz gibi arar bakınırsınız etrafınıza, göremezsiniz ama hissedersiniz, mutlu olursunuz o kokuyu duymaktan.
Ormanda çam ağaçlarının içinde bir süre vakit geçirdiğinizde kendinizi daha iyi hissedersiniz Çünkü çam ağacı kokusu insanlar üzerinde antidepresan bir etkiye sahiptir, temiz bir zihin oluşturarak odaklanmayı artırır.
Lavanta kokusu insanın uykusunu getirir.
Akasyalar, rahat bir nefes almanızı sağlar.
Gül kokusu insanlar üzerinde en yüksek frekansı olan kokudur.
Büyükşehirlerde yaşayan insanlar çoğu zaman bu güzel kokulardan mahrum kalıyor.
Daha bir yıl önce çağlasını yediği bademin ya da dut ağacın yerine bir bakıyorsunuz üçüncü katı çıkmışlar bile.
Egzoz, kömür, patlayan kanalizasyon, çöp...
İşte şehrin bize sunduğu yeni kokulardan bazıları.
Kim bilir belki de şehirde yaşamanın bedeli bu olsa gerek.
Doymak bilmeyen kapitalizm çevre ve doğal yaşamı tüketmekten ve kirletmekten asla vazgeçmiyor.
Tarım alanlarını ve meraları çoktan hoyratça tükettiler şimdi sıra sahillere geldi.
Biz Çeşme’de yaşayanlar şanlı sayılırız çünkü özellikle bahar aylarında Çeşme’de limon çiçeklerinin, incirin, lavantanın, zambağın, gülün, baharın müjdecisi badem çiçeklerinin kokularını ve masmavi denizinin iyot kokusunu doyasıya içimize çekebiliyoruz.
Lakin Çeşme’de artık ne anasonun ne de tütünün kokusu var.
Ekonomik kriz, pandemi, savaşlar, türlü haksızlıklar, adaletsizlik, liyakatsiz yönetici tartışmalarının arasında bu “Bahar Kokusu” yazısı da neyin nesi dediğinizi duyar gibiyim.
Yaşamın keyfine varmak için, unuttuğumuz bu küçük ayrıntılara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Kimbilir belki de yol üstünde açan bir badem çiçeğini koklamak, bu kadar sıkıntı arasında bizi başka bir zamana ve mekana götürecektir. Belki çocukluğumuza, belki gençlik yıllarımıza, belki de unutamadığımız ilk aşkımıza ...
Siz en iyisi mi gözü dönmüş beton sermayesi yutmadan Çeşme’de kalan birkaç badem, turunç, limon çiçeğini, melisayı, yasemini ve karabaş otunu doyuncaya kadar koklayın bu baharda da bol bol
Şifa niyetine