Önce hayranı olup, tanıştığınızda sevgiyle sarmal olduğunuz insanlar yaşamınızda daha anlamlı bir yer tutar ya hani...
Futbol dünyamızda var olan değerler içinde ilgiyle izlediklerimiz; yerinde olmak istediklerimiz ya da "büyüyünce" olmak istediklerimizi nerelere yerleştireceğimizi bilemeyiz ya...
Onları bulunca, kavuşunca, söyleşince, yaşam evrelerinizin belli bir dönemine yerleştirince daha bir anlamlandırıyorsunuz...
Sporculuk yaşamları, öz yaşamları, arkadaşlık ilişkileri, dostlukları yer ediyor belleğinizde. Günü gelip bir değerlendirme yapma gereği duyduğunuzda; dünü bugünle karşılaştırdığınızda...
İşte o zaman, geçmişte tanış olduklarınızın bıraktıkları izlerin ne denli derin, bugün yaşananların ise yüzeyselliğini anlıyorsunuz...
Evet, yaşama değer katanlar bir bir çekildikçe, neleri yitirdiğimizin de farkına varıyoruz...
Tıpkı büyükler gidince yaşanan aile birlikteliği gibi...
Saygınlığı, sevgisi, arkadaş-dost birlikteliği ya da ağabey-kardeş ilişkisinde yitirilenlerle birlikte yok olan değerler gibi...
X
Bizim futbol evrenimizde...
Özellikle İzmir'de Altay, Altınordu, Göztepe, İzmirspor ve Karşıyaka beşlisi içinde çok özel günlerimiz geçti...
Göztepe, Avrupa'da parladığı dönemde "gözbebeğimiz", "efsane kadro" da usumuza kazınan değerler bütünü oldu...
O kadrodan yaşama veda edenler hep yüreğimize hüzün bıraktı...
Teknik direktör Adnan Süvari, Ali Artuner, koca kaptan Gürsel, Bombacı Halil, İngiliz Nevzat, Ertan ve daha nicelerini yüreğimizde sakladık...
Şimdi de Papi Mehmet (Işıkal)'ı gökyüzünün maviliklerine uğurladık sevgi sarmalı içinde...
Unutmak ne mümkün!
Biz onu yüreğimizde sakladık!
X
Yüzyüze ilk samimi söyleşimizi oğlu Murat'ın aracılığıyla güneşli bir İzmir gününde gerçekleştirmiştik...
Bazı insanlar için futbol dünyamızda bir deyim vardır: "Sanki futbolcu olarak doğmuş" derler...
Bu deyim efsane Göztepe'de 11 yıl aralıksız futbol oynayan Papi Mehmet Işıkal'a uyuyor işte. Yaşamın herkes için geçerli kuralı bir çok sıkıntının içinden geçip kendi kendini yaratan bir isim aslında o... Göztepe'ye gelinceye dek yaşadıkları aslında kendi anlatımıyla roman olur.
Okuyalım:
"İstanbul'da mahalle takımı Savaşspor'dan, 1. Amatör üg'deki Hürriyetspor'a geçişi; oradan Alibeyköyspor'a gidişi ve daha sonrasında Galatasaray seçmelerinde Gündüz Kılıç tarafından beğenilmesi onu Bursa yollarına düşürmüş.
Çünkü Galatasaray'ın o yıl amatör kontenjanının dolması neden olmuştur bu gidişe.
Bursa Acar İdmanyurdu'na gider ama onun gözü İzmir'dedir. Ve çok geçmeden Izmirspor'un seçmelerine gelir. 1961 yılında Doğan Emültay tarafından beğenilir ancak takıma giremez. Önünde bu kez askerlik sorunu vardır.
Bornova Topçu Alayı'na asker gider ve kısa süre sonra İzmir Karagücü takımına alınır.
Başarılı futboluyla göz doldurur ve iki yıl takımın değişmez elemanı olur.
Askerliğinin ardından Izmirspor'a döndüğünde o dönemin başarılı futbolcuları Gürcan Berk, Aykut Akkor, Doğan Akı, Bülent Buda ve Rus Erol'la birlikte oynama şansını yakalar.
Hele Rus Erol'un sakatlanmasıyla birlikte sağ bekte görev verilince takımın değişmez oyuncuları arasına girişini unutamaz. Ve o yıl ilk profesyonel transferini 10 bin liraya Feriköy'e gerçekleştirir.
Tek seçici Eşfak Aykaç'tır.
İzmir'de Göztepe ile oynadıkları maçta Gürsel Aksel'le ilgili bir anıyı Papi Mehmet'ten dinleyelim:
"Eşfak Hoca, özel olarak Gürsel Abi'yi tutmamı istedi.
Maç boyunca adım attırmadım. Maçın sonlarına doğru bir pozisyonda birlikte yere düştük. Çıldıracak gibiydi, 'Çocuk sen nerden çıktın yahu' deyişi hâlâ kulaklarımdadır. Bir gün sonra da Altaylı Aytekin'i çıldırtmıştım..."
Feriköy'de ikinci yıl rahatsızlandığı için takıma giremez Papi Mehmet.
10 ay kadar tüberküloz tedavisi görür.
Transfer döneminde İstanbul'da alıcı bulamayınca İzmir'e gelir ve Seyfi Talay'dan yardım ister. Izmirspor, Karşıyaka ve Altınordu 'hastalığını' gerekçe göstererek almazlar. Göztepe'de Özdemir Boyer 20 bin liraya Sarı - Kırmızılı kulübe alınmasını sağlar ve sağbekte 11 yıllık süreci başlar. Efsane Göztepe'deki unutulmaz günlere ilişkin şunları anlatıyor Papi Mehmet:
'11 yıl aralıksız aynı takımda oynamak inanılmaz bir şey. İstanbul'dan bütün arkadaşlarımıza teklif geliyordu ama biz gitmiyorduk çünkü o parayı bize Göztepe veriyordu. Bu takıma bir şampiyonluk yaraşırdı.
Bir Türkiye Kupası, 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası kazandık. Fuar Şehirleri Kupası'nda 64 takım içinden ilk 4'e kaldık Göztepe bize saygınlık, kişilik ve güven verdi.
Yöneticiler şampiyonluğa inanmadı...'
Peki ama 'Papi' lakabı nereden geliyordu?
Bunu da, 'Takımda ilk evlenen ben oldum. Rahmetli Gürsel Abı, baba anlamına gelen Papi senin lakabın olsun dedi, öyle de kaldı' diye anlatıyor Mehmet Işıkal...
1976 yılında Göztepe'yle de futbolla da yolları ayrılıyor Papi Mehmet'in. Yöneticiler o yıl transferde görüşmek bile istemeyince, futbolu bırakıp, kendi işinin başına geçiyor.
Vefasızlık içine dokunuyor ve futbolun içinde kalmayı kabullenemiyor.
Ve İzmir futbolunu bugünkü konuma getirenlerin de bu tür yöneticiler olduğunu söylemeden yapamıyor. Babadan oğula bir sürece giriliyor. Kendi bıraktığı yerden oğulları sürdürüyor futbol yaşamını. Büyük oğlu Murat Altay altyapısından yetişip Kasımpaşa'ya gidiyor ve orada bırakıyor futbolu; Burak İstanbul Yenibosna'da oynadı; Uğur ise İstanbul Büyükşehir Belediye'de sürdürdü futbol yaşamlarını... Babalarının övüncü olarak..."
X
Yaşam sürüp giderken; buluşmalar, dost meclislerinde hoş sohbetler...
Ve bir başka buluşmayı beklerken, veda bile edemeden ayrılıklar...
Ama izler bırakan gidişler...
Böyle oldu Papi Mehmet (Işıkal) ağabeyin gidişi...
Yıldızlar yoldaşı olsun...