6 muhalefet partisinin lideri, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ev sahipliğinde, Ankara Ahlatlıbel'deki Çankaya Belediyesi Tesisleri'nde bir araya geldi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti lideri Meral Akşener, Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu, Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi lideri Ali Babacan ve Demokrat Parti lideri Gültekin Uysal'ın hep birlikte basına verdiği fotoğraf sonrası, yuvarlak masa etrafında toplandı.
Cumhuriyet tarihinde belki de Türkiye siyasetinde ilk kez karşı kutupları temsil eden, 6 benzemez siyasi parti temsilcileri, ülkenin istikbalini konuşmak, geleceğini beraber tasarlayıp, yeni bir sistem kurmak amacıyla bir araya geldi ve neticede ortaya bu tarihi fotoğraf çıktı.
Çoğunuzun bu fotoğrafı görünce Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek’mi? dediğinizi duyar gibiyim...
Zira CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu hariç diğer liderlerin iktidarda iken devlet ve millet için ne yaptıkları ortada...
Peki bu fotoğraf yeterli mi?
Tabi ki hayır.
HDP, TİP, Memleket Partisi gibi diğer muhalefet partilerinin de bu karede yer alması gerekmez miydi?
Anlaşılan o ki, ön yargılar bir gecede yıkılmıyor, demokratikleşme de bir günde olmuyor.
Ancak unutulmamalıdır ki otoriter yönetim olan “Başkanlık Sisteminden” kurtuluş ve “Güçlendirilmiş Parlementer Sisteme” dönüş, fotoğraftaki bu ittifakın ve zamanla bu ittifaka katılacak olan diğer muhalif partilerinin öncülüğünde olacaktır.
Mevcut sistemde, hiç bir partinin tek başına iktidara gelemeyeceği, artık bilinen bir gerçektir. O halde
6 benzemez partinin tek adam sisteminden kurtulmak için bir araya gelmesi çok değerlidir.
Cumhuriyet tarihi boyunca, askeri ve sivil otoriter yönetimler yüzünden bir türlü istenilen tam demokrasiye
ulaşılamamış, Türkiye hep bir yerlere savrulmuş durmuştur.
Tek parti döneminin sonunda, daha fazla özgürlük ve demokrasi vaadi ile iktidara gelen DP zamanla otoriterleşti ardından da askeri darbenin gelmesiyle istenilen “demokratikleşme” yine sağlanamadı.
27 Mayıs askeri darbesinden sonra bir dönem (60'lardan itibaren) toplum, örgütlenip hak ve özgürlük talebinde bulunsa da, 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbesiyle sindirilmiştir.
12 Eylül sonrasında ise, Cumhuriyet tarihinin en anti-demokratik anayasası yani “Darbe Anayasası” Türkiye siyasetine girmiştir. Hemen hemen tüm siyasetçiler, muhalefetteyken bu Darbe Anayasayası’na karşı çıkmışsa da iktidara geldiklerinde her biri, bu anayasayı rakiplerine karşı kullanmaktan çekinmemişlerdir.
Örneğin, o dönem seçimlere katılması, cunta tarafından veto edilen Turgut Özal, iktidara geldiğinde rakipleri olan Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş’in yasaklı kalması için elinden gelen her şeyi yaptı. Keza AKP’de iktidara gelmeden önce YÖK'e ve Siyasi partilerin kapatılmalarına karşı çıkıyordu, şimdi ne olduysa her ikisinin de en büyük savunucusu oldu...
Askeri vesayetten şikayetçi olan AKP, iktidara geldiğinde diğer kurumlar üzerindeki vesayetini Cumhuriyet tarihinde hiç görülmemiş bir şekilde artırdı.
İşte tam bu sebepten dolayı, şu anki mevcut otoriter yönetime karşı, 6 Siyasi partinin temsilcileri “Tam Demokrasi ve Güçlendirilmiş Parlementer Sistem” için, beraber hareket etmeleri gerektiğini sonunda anladılar ve bir araya geldiler. Zamanla diğer muhalif partileri de bu ittifakta yer alacaklardır.
Bu fotoğraf karesinde sevmediklerimiz, istemediklerimiz, demokrat bulmadıklarımız, olabilir veya fotoğraf eksik gelebilir bunlar, meşru ve yerinde itirazlardır.
Fakat bir araya gelmelerindeki, hedeflenen “nihai amaç” gerçekleşirse Türkiye demokrasisinin önü siyasi bir uzlaşıyla açılmış olacaktır.
Mevcut otoriter yönetimi, sandıkta yenmek ve en hızlı şekilde “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e” dönmek, demokrasimiz açısından yep yeni bir başlangıç olacaktır.
Şimdilik daha iyisi bulunana kadar, Ülkemizin geleceği, çocuklarımızın geleceği ve kendi geleceğimiz için bu ittifaka destek olmamız gerektiğini düşünüyorum.
Bu masa etrafında toplanan siyasi parti temsilcileri de, umarım Ülkede yaşananlardan bir ders çıkarmış, bu bağlamda laikliğin önemini, inancına göre yaşamaya saygı göstermeyi, bağımsız yargının, liyakatin ve tam demokrasinin ne kadar değerli olduğunu anlamışlardır.