MENÜ
İzmir 22°
Gündem Çeşme
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
BÜYÜK HALK OZANI AŞIK VEYSEL
Selma Artar
YAZARLAR
22 Mart 2022 Salı

BÜYÜK HALK OZANI AŞIK VEYSEL

“Ben giderim adım kalır

Dostlar beni hatırlasın

Düğün olur bayram gelir

Dostlar beni hatırlasın.”

Aşık Veysel, halkça düşünüp halkça konuşandır, bu yüzden halkta Aşık Veysel’i çok sevdi.

Sivrialan Köyü’nden dünyaya açılıp tertemiz bir gönül ve bir ömür verdiği sanatıyla halktan, haktan, iyiden, güzelden ve aşktan yanaydı Aşık Veysel.

Aşık Veysel’in dedeleri Sivas’ın Şarkışla ilçesi, Sivrialan köyüne ilk yerleşen ailelerdendi. İlkin üçbeş haneli iken ikiyüz haneye ulaşıvermişti Sivrialan.

Osmanlı’da Kuyucu Murat Paşa’nın kıyımından canlarını kurtaran Türkmenler, çorak mı, sulak mı demeden kuş uçmaz kervan geçmez böyle yerlere göç etmişlerdi. İşte Söbalan da (Sivrialan’da) bunlardan birisiydi. Osmanlı yönetiminin çeşitli dinlere göstermiş olduğu hoşgörü nedense Alevi toplumuna çok görülmüştü. Veysel’in ailesi de böyle bir Osmanlı kıyımından kurtulup Sivrialana yerleşenlerdendi.

Şah Turna, Mevlüt İhsani, Ali Işık ve Ruhani gibi Veysel’in dünyası da çocuk yaşta kararmıştı. Yedi yaşında iken bir çiçek hastalığı salgınında sol gözü kör oldu, sağ gözüne de perde indi.

AşıkVeysel, Birinci Dünya Savaşı’nın çıktığı yıllarda da delikanlılığının baharındaydı. Abisinin askere gitmesi ve kendisinin de çok istemesine rağmen gidememesi ona çok ağır gelmişti.

1950’li yıllarda Sivrialan köyünde bir tek radyo vardı. Herkes bu radyonun başına toplanır, haber ve türkü dinlenirdi.

Köye gelen aşıkların, dedelerin ayrı bir yeri vardı köy yerinde. Onlar gazetelerin haberlerini okur, köylülere hükümetin çalışmalarını, partilerin durumlarını anlatırlardı. Köyde büyük bir odada toplanır, saz çalınır, semah dönülür ve cem yapılırdı. Veysel de bu toplantılara katılır, dinlerdi.

Aşık Veysel’in babası Ahmet, oğlunun bu tutkusundan etkilenip hem de avunsun diye O’na bir saz almıştı. Ailenin tanış olduğu “Çamşıklı Ali” adlı halk ozanı, Veysel’e saz çalmayı öğretti. Veysel kısa sürede sazı öğrendi, özellikle köye gelen aşıkları dinleyerek bilgisini arttırdı, Karacaoğlanlar’ın, Pir Sultan Abdal’ların dünyalarını keşfetti.

 

Ailesi ilerde kendilerinine bir şey olursa Aşık Veysel ile ilgilensin diye onu “Esma” adında biriyle evlendirmişti. Esma genç ve çok güzel bir kadındı. Veysel’in aşırı kıskanmaları Esma’yı rahatsız edince, Esma komşularından “Hüseyin” isimli bir delikanlıyla kaçmış. Sekiz yıllık evliliğini ve kızını terk etmişti. Esma’ya göre gönülsüz bir evlilikti bu. Aşık Veysel ise kıskanç ve huysuz olmasına rağmen sevmişti Esma’sını…..”

Aşık Veysel’in gözleri belki görmüyordu ama kalp gözü görüyordu. Eşi biricik Esma’sı onu bir gün bırakıp gidecekti, farkındaydı. Esma ve Hüseyin o gece kaçtıklarında yorulmuş bir yere oturarak soluklanmaya karar vermişlerdi. Yol boyunca çorabının içerisindeki bir şey in Esma’yı rahatsız etmesi üzerine Esma, çorabını çıkarmış, gördükleri karşısında göz yaşlarını tutamıştı Esma. Aşık Veysel, Esma’nın kaçacağını anladığını için, parasız pulsuz sefil olmasın diye, Esma’nın çorabına para koymuştu. Öyle bir sevgiydi ki kendisini aldatan eşi başka birisine kaçsa da kıyamamıştı. Esma kaçsa da Veysel’in aşkı bitmemiş, Esma’nın yaşadığı köye gidenlere Esma’yı sordudur, ihtiyacı var mı diye araştırırmış. Aşık Veysel, çok hasta son nefesini vermek üzere iken Esma helallik almaya gelmiş fakat cesaret gösterip içeriye yanına giremiştir.

Karısı, sevdiği Esma, kaçınca günlerce yemeden, içmeden kesilen Aşık Veysel, ne yapacağını bilemiyordu. Kapı komşularından arkadaşı Kürt Kasım, bir gün Veysel’e “gel seninle Zara’ya gidelim, orası benim memleketim, akrabalarım var, rahat ederiz” deyince Veysel bu teklifi kaçırmadı. Aşık Veysel’in Kürt Kasım’la Zara’ya gitmesi birdenbire ufkunu değiştirmişti. Köyünden farklı şeyler hissetmesi ve ilk şiirlerini yazıp saz çalmasında Kürt Kasım’ın rolü büyük oldu.

1921 yılında annesi ve babası da ölünce Veysel yalnızlığını iyice hissetmiş, kendisini şiire ve saza vermiş; önce çok sevdiği, bir türlü unutamadığı karısı Esma’ya, annesine ve sevdiği diğer kadınlara şiirler yazdı;

“Güzelliğin on para etmez

Bu bendeki aşk olmasa

Eğlenecek yer bulamam

Gönlümdeki köşk olmasa”

Ama asıl Aşık Veysel’i, Aşık Veysel yapan ve onu evrenselliğe taşıyan kişi Ahmet Kutsi Tecer’dir. 5 Ocak 1931 yılında

Sivas’ta Maarif Müdürü Ahmet Kutsi Tecer’in öncülüğüyle bir “Aşıklar Bayramı” düzenlenmiştir. Bu bayrama Aşık Veysel’de çağrılır. Bayramda 3 gün boyunca, 15 aşık saz çalıp türkü söyler. Aşık Veysel, yapılan atışmalarda derece alır. Ahmet Kutsi Tecer’in dikkatini çeker. Ahmet Kutsi Tecer Veysel’e “Halk Ozanı” belgesi verir. Bu belgeyle birlikte Aşık Veysel, çocukluk arkadaşı İbrahim’i de yanına alarak Adana, Mersin, başta olmak üzere birçok vilayeti dolaşır.

Ülkede “Seferberliğin” bitmesiyle, Mustafa Kemal Paşa’nın yeni yapılanma hareketi başlatılmış, onun geliştirdiği fikir, ve yenilikler adım adım uygulanmaya konmuştu.

 

Aşık Veysel de, hem Mustafa Kemal Paşa’ya hem de O’nun inkılaplarına manevi destek olmak amacıyla şiir ve türküler yazmış, yazdığı bu türkülerini Anadolu’yu dolaşarak dile getirmiştir.

Cumhuriyet’in 10. yılı dolayısıyla yazdığı şiir “Atatürk” adını taşır. Nahiye Müdürü yazdığı bu şiiri beğenerek, Aşık Veysel’in, Ankara’ya ulaştırmasını söyler. Arkadaşı İbrahim’le yaya olarak yola çıkan Veysel; Sivas, Yozgat, Çorum, Çankırı, Kırşehir köylerinden geçerek üç ayda Ankara’ya varırlar. Mustafa Kemal Paşa’ya bir türlü ulaşmazlar. Bir rastlantı sonucu şiiri “Hakimiyet-i Milliye Gazetesine” verirler. Şiir 3 gün üst üste gazetede yayımlanır. Bu şiirle birlikte Aşık Veysel’in adı artık tüm yurtta duyulmuştur.

Okuduğu şiirler çevrede ilgi uyandırır, yankı yaratır. Veysel, Aşık Veysel olma şansını yakalamıştır. Aynı günlerde Ankara Halkevi’nde bir konser verir, çok beğenilir. Ayağında çarıkla, bacağında şalvarla geldiği Ankara’dan takım elbise ve ayakkabıyla ayrılır;

“Uzun ince bir yoldayım

Gidiyorum gündüz gece

Bilmiyorum ne haldayım

Gidiyorum gündüz gece…”

M. Kemal’e duyuramadığı türküsünü mutlaka paşaya ulaştırmayı kafasına koyar. İstanbul Radyoevi Müdürü Mesut Cemil, kılık kıyafetlerini görünce Aşık Veysel’i baştan savmak ister ama Veysel’i dinledikten sonra akşam programa çıkartır.

O sırada İstanbul’da bulunan Mustafa Kemal Paşa, radyoda Aşık Veysel’i dinleyince hemen bu ozanı bulup getirmelerini söyler.

Radyodan çıkan Aşık Veysel, Sivaslı bir kapıcının evinde misafir olarak kaldığından bulunamaz. İkinci gün kendisini aradıklarını duyunca hemen Dolmabahçe’ye gider. Fakat yaveri Mustafa Kemal’le onu görüştürmez “o bir anda geldi geçti, bir daha ararsa sizi bulurum” der. Mustafa Kemal Paşa’yı görememesi onu çok derinden etkilemiştir.

Aşık Veysel’in sazı, artık Anadolu’da köy köy, bucak bucak konuşacaktır. Her yere gider gelir. 1940’ta İbrahim’den ayrılır. 1941 yılında Ahmet Kutsi Tecer, Sabahattin Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, İsmail Hakkı Tonguç ve Bedrettin Tuncel’in girişimleriyle “Köy Enstitülerinde” müzik öğretmenliğine başlar. Arifiye, Hasanoğlan, Yıldızeli, Çifteler, Akpınar, Ladik, Gölköy öğretmen okulunda Tonguç’un eğitim ordusuna katılarak, bir nefer gibi çalışır. Aşık Veysel’in yaşamında ve kişiliğiyle sanatının oluşumunda en büyük etken, hiç kuşkusuz bu köy enstitülerinde saz öğretmenliği yaptığı dönemdir.

1965’te TBMM’nin çıkardığı bir yasayla kendisine aylık bağlanır.

21 Mart 1973’yılında (Sivrialan’da)köyünde akciğer kanserinden ölür.

 

Aşık Veysel’in; eserlerinde kullandığı dil yalındır. Dili, Türkçe’yi ustalıkla kullanır. Yaşama sevinciyle – hüzün iyimserlikle – umutsuzluk iç içedir.

Aşk, Güzellik, Doğa, Toplumsal olaylar, din ve siyasete de ince eleştiriler yönelttiği şiirleri, halk tarafından çok sevilmiştir.

Âşık geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan Âşık Veysel’in deyişlerini düzenleyerek yaygınlaşmasını sağlayan Selda Bağcan, Gülden Karaböcek, Hümeyra, Fikret Kızılok ve Esin Afşar gibi sanatçılar kendisine minnettardırlar.

Sivas’ın, Şarkışla ilçesinde her yıl “Aşık Veysel” adına şenlikler düzenlenir ve Aşık Veysel, şiir ve türküleriyle yad edilir.

Sivrialan köyünde bulunan evi ise müze olarak düzenlendi ve ziyaretçilere açıldı.

 

UNESCO 2023'ü "Aşık Veysel Yılı" ilan etti. Torunu Gündüz Şatıroğlu, babası tarafından arşivlenmiş Aşık Veysel’in kasetlerinin, dijital kopyalarını tüm Aşık Veysel hayranlarına sunacak.

 

Sazıyla, sözüyle, kalp gözünün gördüğü güzelliklerle bir Aşık Veysel geçti bu dünyadan 49. yıldönümünde sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz

 

“Gün ikindi akşam olur

Gör ki başa neler gelir

Veysel gider adı kalır

Dostlar beni hatırlasın”

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gündem Çeşme