Euro 2024, sahibini buldu…
Sokaklarında 4 milyon Suriyeli dolaşmayan, bunların yarısının da dilenmediği bir ülkeye gitti…
Komşularıyla daha iyi ilişkiler kurmuş bir ülkeye…
Özgürlüklerin sorgulanmadığı…
Basını hür, fikri hür akademisyenlerin ülkesine gitti…
Avrupa Futbol Şampiyonası, basını “skor” yerine, “spor” yazan ülkeye gitti…
BAL Ligi gibi bir ucubesi olmayan bir ülke kazandı…
Şampiyonların “gerçekten şampiyon olduğu” o ülke…
Futbol alt yapısına bizim bile göz diktiğimiz o ülkeye gitti Euro 2024…
Federasyonu daha saygın, kulisi daha güçlü olanlara…
Kravatlarını “üçgen” bağlamayanların ülkesi düzenleyecek Euro 2024’ü…
Bir Mercedes otomobil fiyatının 236 asgari ücret ettiği bir ülke yerine, 41 asgari ücret eden bir ülkeye gitti o hayal…
Emeklisinin dünya turu yaptığı ülkeye gitti… Emeklisi geçinemediği için 70 yaşında bile ek iş arayan bir ülke yerine…
Yerli uçağını, yerli otomobilini yapan; yapmakla da kalmayıp dünyaya satan bir ülke üstlenecek Euro 2024’ü…
İş saatlerinde sokaklarının boş, fabrikalarının iş yerlerinin dolu olduğu bir ülke düzenleyecek. İşsizlerinden bir ordu kurulabilecek bir ülke yerine…
Şaşırdık mı?..
Asla!..
Koskoca UEFA’nın yönetim kurulu tüm bu saydıklarımı düşünmedi mi sanıyorsunuz?... Aynen… Tam da aynen böyle düşündü ve “kararı açıklarken tüm bunları dolaylı da olsa, dillendirdi” zaten…
Futbol, dev bir sanayidir… Sanayi denen şey, o şeyin hakkını veren, gerçekten onu bir sanayiye dönüştürebilen ülkelerin başarısıdır daha çok…
Çoğunluğunu spor basınının “skor yazarları” olmak üzere, bir avucumuz inandı bu rüyaya… Euro 2024’e evsahipliği için çıktığımız yola, “Almanlar bunu bizim kadar istemiyor” diyecek kadar saf olanlarımız inandı sadece…
Oysa, bu tür organizasyonlar, “çok isteyenler”e değil; “çok istediğini icraatlarıyla, yaşam biçimiyle, hürriyetiyle, donanımıyla, tesisleriyle, insanlarıyla kanıtlayan”a verilir… Tartışılmaz olana…
Tarihe bakın hep öyle olmuştur…
Yağmur yağdığında sokakları yıkanan medeni ülkeler dururken; yarım saatlik yağmurda alt geçitleri göl olan ülkeler, ellerini bu tür organizasyonlara uzatmadan önce alt yapılarını yapmayı akıl edemeyip bunu sadece “ister” ve istemenin yeteceğini sanır…
Oysa yetmez…
Bu tür organizasyonlar, aslında ülkeler için medeniyettir… Ülkelerin kendilerini “bedavadan” yenileme fırsatıdır… Bunun örnekleri çok… Barcelona bile bir olimpiyatla yepyeni bir şehir olup çıkmamış mıydı…
Euro 2024 demek, milyonlarca turist demek… Milyarlarca Euro, Dolar demek… Milyarlarca liraya yapamayacağın tanıtım demek, reklam demek…
Kısacası, bu tür organizasyonlar, ülkeler için rant demek…
Biz, Euro 2024’ü asla alamazdık…
İşte onun için alamadık…