MENÜ
İzmir 22°
Gündem Çeşme
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
ZAFER ZAFERE İNANANLARINDIR
Selma Artar
YAZARLAR
30 Ağustos 2022 Salı

ZAFER ZAFERE İNANANLARINDIR

Kurtuluş Savaşı sadece bir savaş değil, bir ulusun varoluş kavgası ve kendi topraklarında özgürce yaşama mücadelesidir. Bu mücadele aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün eşsiz askeri dehası, toplumsal örgütlenme ve tüm yurttaşların bir inanç üzerine kurduğu ittifaktır.

Şüphesiz ki bu var oluş mücadelesini destansı yapanda her şeyin en küçük ayrıntısına kadar hesaplanmış olmasındandır.

Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’a çıkarken nasıl ki aklında en kısa zamanda bir millet meclisi (Milli İrade) oluşturma düşüncesi varsa, Ağustos’ta başlayacak Büyük Taaruzu da çok önceden planlanmıştı. Büyük Taarruz’un hazırlıkları yaklaşık bir sene sürdü ve plan büyük bir gizlilik içinde yapıldı. Hatta bu süreç uzun sürdüğünden, Meclis’te Atatürk karşıtı güçlü bir muhalefet oluşmuş ve Başkomutanlık Kanunu'nun reddedilmesi bile gündeme gelmişti.

Atatürk ise; “Düşman karşısında ordumuz başsız bırakılmaz,  Bundan dolayı bırakmadım, bırakmam, bırakmayacağım”diyerek kararlılığını göstermiştir.

Muhalefetin yükselttiği aykırı sesler düşmanın kulağına gittiğinde bu en çok Atatürk’ün işine yarayacaktı. Atatürk, tek hamlede kesin zafer elde edebilmek için düşmana "ani, güçlü ve beklenmedik" bir darbe indirmek gerektiğinin farkındaydı. 

Böyle bir darbe için taarruz planını sır gibi gizlemeye karar verdi. İşte, muhalif sesler, bu stratejiyi kusursuzca örtüyordu.

Londra'dan Atina'ya kadar uzanan meclis gürültüleri, düşmanda "Türkler taarruza hiç hazır değil" izlenimi uyandırıyordu. Bu yüzden Atatürk, meclisteki gürültüleri kesmekle uğraşmadı. Aksine onları körükledi.

Bu nedenle taarruzdan bir kaç hafta önce futbol maçı ve çay partisi düzenledi. Maç ve parti tüm yabancılara ilan edilmişti. Haliyle düşmanın "Türkler taarruza hazır değil" izlenimi günden güne artmıştı.

Atatürk, bu esnada maça ve partiye gelen komutanlarla gizli şekilde taarruz planını oluşturmuş ve hazırlığını sessiz sedasız yürütmüştü.

Maçı izlemeye gelen İsmet Paşa, Fevzi Paşa ve Yakup Şevki Paşa ile Büyük Taarruz'un planlarını görüştü.

Aynı zamanda okulda hocası olan Yakup Şevki Paşa’nın planla ilgili şüpheleri vardı. "Bu planla kaybedersek bize vatan haini derler. Bu meclis bizi asar" diye itirazını sürdürünce Atatürk; “Korkmayın paşam. Sorumluluk bana aittir. Kaybedersek beni hemen asarsınız!" dedi ve taarruzdan bir gece önce, hava karardıktan sonra ordu harekete geçti. Cepheyi terk ederek, Şuhut dağları arasından, bir patika vasıtasıyla Yunan hattının güneyine sızdı. Kimse fark etmedi.

Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk, ilerleyen saatlerde bizzat taarruz bölgesine geldi.

Yunan Başkomutan Hacıanesti, gecenin sessizliği içerisinde İzmir'de uyurken, Türk Başkomutan ordusunun başında ve en öndeydi. 

Tan yavaş yavaş ağarmaya başladığında artık tüm hazırlıklar tamamdı. Birazdan kıyamet kopacaktı.

İlk hamle İsmet Paşa komutasındaki topçularla yapılacak, düşman gözetleme merkezleri ve savunma hatları yok edilecek, böylece Yunan ordusu kör bırakılacaktı. Akabinde süvariler Yunan savunmasını yararak ilerleyecek ve onları piyadeler takip edecekti. Mustafa Kemal Atatürk, emrini verdi ve 04:30'da Türk topları ateşlendi.

 Yunan ordu komutanı Trikupis tuzağa düşerken ve Yunan başkomutan her şeyden habersiz İzmir'de kahvaltısını yaparken Mustafa Kemal Atatürk, Kocatepe'de tüm planını adım adım yürütüyordu.

Mustafa Kemal Atatürk, 28 Ağustos günü Afyon'a girdiğinde, Trikupis tuzağa düştüğünü anladı. Ama artık çok geçti.

Büyük Taarruz’u zafere ulaştıran bu savaşın hemen ardından Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk tarihi emri verdi: “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!.”

Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, kadını, erkeği, yaşlısı, genciyle emperyalizme karşı büyük bir mücadele vermiş olan bu ülke Büyük Taarruz Zaferinin 100’üncü yıl dönümünde, ne yazık ki mafyaların, çetelerin, tarikatların, terör örgütlerinin elinde can çekişiyor. 

Ülkemizi bu  cendereden çıkarmanın tek yolu 1920’li yıllardaki Türkiye'nin kurucu ayarlarına dönüp, Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği bağımsızlık, milli egemenlik, çağdaş uygarlık, akıl, bilim ve barış  çizgisinden sapmadan Türkiye Cumhuriyeti'ni sarsılmaz temeller üzerinde hergün daha çok güçlendirmek olacaktır. 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gündem Çeşme