MENÜ
İzmir 11°
Gündem Çeşme
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
NE DE GÜZEL CAHİLDİK…
Ömer Önal
YAZARLAR
19 Haziran 2020 Cuma

NE DE GÜZEL CAHİLDİK…

Alaçatı’nın özellikleri hemen geçiştirilecek cinsten değildir. Elektriğin olmadığı, gaz lambalarıyla evlerimizin aydınlatıldığı günlerde (1950’ler) sokaklarımızı aydınlatmak için uğraş veren fenercimizi nasıl anmayalım? Nasıl anmayalım Sadık Baba’yı, Fevziye Abla’yı, belediye meclis üyesi Hüseyin Karabina’yı, belediye başkanı Rıza Ertan’ı, Yusuf Gençalp’i? Alaçatı’ya hizmeti geçmiş ve marka olmuş kişiler değiller mi? Sadık Baba; akşam olduğunda bir elinde tahta merdiveni diğerinde ise gaz ibriği, uzun aralıklarla köşe başlarına konulmuş gaz Lâmbalarını yakardı. Aynı tempoyla sabahın erken saatlerinde de karartırdı. Lâmbalar öyle ahım şahım değillerdi.

Ancak etrafını aydınlatır, az da olsa yollara bir canlılık verirdi. O dönemlerde karanlığa rağmen hırsızlık olmazdı. Dahası kimsenin kapısında sürgüler, arkalarında dayanaklar yoktu. Ancak birkaç günlüğüne misafirliğe gidilirse kapılar kilitlenirdi. Evlerimizde. Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç… Dışarıda kar, ama odun sobamızda içten içe öyle yanardı ki… Odun sobasının üzerinde demir maşa... Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri…

Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu... Sucuk lükstü, yumurta lezzetli! Ekmek her zaman ekmek gibi kokar. Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış, fakat alışveriş merkezlerinin havasız restoran katlarının boğucu gürültüsünde hamburger keyfine fit olmuş gençler için ben ne kadar yaşlıyım..Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, Kokusuna doyum olmazdı. Kestane közlemek, büsbütün bir gecenin akıllara durgun mutluluğuydu. Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar... Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine,Geniş ve besleyici bir masal dünyası... Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi ki?Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi. Sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı. Çay da kokardı,  domates de... Bütün bu nefis kokular; topraklarımızın işlenmesini suni gübreyle değil de,  hayvan gübresiyle gübrelenmesindendi. O sebepten mis gibi toprak kokardı.Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi... Kimin umurunda? Ne de güzel cahildik. Mutluluğun resmini çiziyorduk!

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gündem Çeşme