Onuncu haftadan sonra tam hazır oluruz' diyorlardı, gerçekten de öyle oldu. Tam hazırlar... Sahada mücadele etmeyi bırakın sanki yürüyecek hali yok bir çoğunun. Oyuncu kalitesinin ve kapasitesinin ne kadar iyi olduğunu tüm ülke biliyor. O halde açıkça soruyorum: Güçsüzler mi, mutsuzlar mı? Yanıtını ben görüyorum da lakin bizi muhatap kılacak bir durum yok ortada. Cevap ne olursa olsun, oklar tek kişiyi gösteriyor doğal olarak.
Gustavo ve Ozan aylardır mükemmel oynuyorlardı.
İçerideki sıkıntıya artık onlar da dayanamamışlar, belli.
Duruma isyan eden Altay sayesinde Denizli'den üç puan alınmıştı. Geçen hafta sergilenen mahkum oyundan bu haftanın gelişi anlaşılıyordu zaten. Bari Denizlispor'u arayın da, üç puanı onlara iade edin.
Nasıl olsa sizde bir işe yaramıyor.
Sakın bana kimse 'puan durumuna bak sonra konuş' demesin. Konu sıralama değil çünkü.
Her sezon başı müthiş transferler, büyük heves ve sonra hüsran.
Taşıması da, yaşaması da taraftar açısından ağır oluyor. Psikolojisini siz düşünün... Külfet diyorum size kısaca, külfet...
***
Hatalı bir atılım olacağının kokusunu aylar önce almıştım.
Bulmaca çözer gibi, 'anlaşacağımız hocamızın, özellikleri şöyle olacak; yaşı 40-50 arası, ayakkabı numarası 43-45 gibi...
Futbola bakışı şöyle, Avrupa kültürü almış, dil biliyor böyle...' derken; belki de ilk ben açıklamıştım piyasaya bu transferi ama bilakis hiç onaylamamıştım.
Altını fosforlu kırmızı kalemle çizip, yerli hoca olmaz demiştim. Hatta Emre Belözoğlu ile çalışacaksanız;
'ya yabancı alacaksınız ya da onu hoca yapacaksınız ' diye yazmıştım.
***
Yanlış bende...
Yazmakla kalmayıp bir de belediye hoparlöründen ilan vermeliydim...
Başka kulüpte çalışıyor, ayıp olmasın diye adamı iki ay fanusta sakladınız.
Görücüye çıktığında da epey kolladınız fakat bundan sonrası zor.
Hani vitrinde beğenir, denemeden bir şey alırsınız ya; sonra da pişman olur rafa kaldırırsınız.
Hiç kullanmadan...
Mevzu biraz bu yöne kayıyor artık.
***
Şimdi ben kalbimden geçenleri de söyleyeyim size. Kalbimden geçenleri ama sadece.
Aklımdan geçenleri söylersem eşim, dostum bile bana kızabilir.
Bence yönetim de bu işten ciddi pişman.
Tavrı koydular fakat çözüm nasıl olmalı, onu arıyorlar. Biz seyirci olarak takımı sadece sahada görüyoruz.
Fener takımı ne ileride ne de geride bir varlık gösteremiyor.
Oynanan oyuna veya taktiğe konulacak bir ismi ben henüz bulamadım.
Aksine hoca; 'elimde çok oyun formatı var' dese de, icraatı şu ana kadar gören olmadı. 'Bizi eleştirenler, futbolu ne kadar biliyorlar?' diyen bir teknik adama ben futbolu değil, o halde oyuncularla olan iletişimini sorayım.
Oyuna girenin de oyundan çıkanın da küskünlüğü aşikâr.
Ne oldu da bu kopukluk, bu mutsuzluk oluştu. Beterinden saklasın; yakında takımda gruplaşmalar oluşursa hiç şaşmayın.
***
Ali Koç başkanın; 'şimdi olmaz' , 'acaba düzeltir mi', 'kimi alacağız' telaşından çıkıp, bu oyuncu kadrosunun dilinden anlayabilecek marka bir teknik adamla yola devam etmesi lazım.
Yani anlayacağınız;bırakın fanuslara, sahalara sığmayacak tecrübeli bir ismi getirmesi lazım.
Yani anlayacağımız; hoca kere hoca biri lazım...