Kabak aşı gibi pişirip pişirip önünüze aynı şeyleri koymak istemiyorum ama dönüp dolaşıp benzer kısır döngüde boğuluyoruz. Son dakikalarda kazanmaya alışığız diye, hep aynı film ile karşılaşacağımızı sanıyoruz.
Dinamik bir kuşak yakaladık deyip hayal kurarken, maalesef hevesimiz kursağımızda kalıyor. Almanya hazırlık maçı bizim dengemizi bozdu. Löw sanki ayarlarımızla oynadı. Kendi takımında rotasyona giderken, bizim de kurulum ve güç dengemizle, balansımızı değiştirdi. Almanya'ya böyle kafa tuttuğumuzu görünce, Rusya ve Sırbistan 'ı kolay lokma sandık.
***
Rusya maçını izlerken bir an için televizyonu kapatmayı düşündüm.
İlk yarı; sahada oyuncularımız, ekran karşısında da biz boğulduk.
İkinci yarı bambaşka bir milli takım oluştu. Devre arası teknik adamın sağladığı motivasyon mu yoksa oyuncu değişlikleri mi etkili olmuştu?
Oyunun başından beri tutuk olan Efecan'ın yerine Cengiz Ünder 'in girmesi işin rengini değiştirmişti.
Savunma hattımızdan başlayan ataklarımız, Ozan Tufan 'ın müthiş hücum liderliğinde golü bulmamızı sağladı. Olağanüstü olduğumuz son kırkbeş dakikalık kısmı, doksan dakikanın geneline yayamadığımız için sahadan mutsuz ayrıldık. Çünkü galibiyeti kaçıran taraf biz olduk.
Teknik ve yetenek açısından bizden daha geride olan Rus takımına bir puan vermemiz gerçekten müsrifliğin daniskasıydı.
Maç sonu kısaca şunları dile getirmiştim. Orta sahada denge oluşturamamıştık. Önce Efecan'ın sonra diğer bir kaç oyuncunun acil değişmesi gerekiyordu.
Mahmut da geriye çok çekilip, kendi savunması içinde kaybolup gitmişti. Savunmada Merih ve Ozan mükemmele yakın iş çıkarmışlardı.
Rakibin oyununu bozmakla beraber hücuma katkı sağlamaları da gözden kaçmadı.
***
Sırbistan maçını kesinlikle kazanmalıydık. Oyuna ritimsiz başladık. Gözlerim Caner ve Gökhan Gönül 'ü aradı. Devşirme stoper Mahmut'un yükünü de alırlardı. Hasan Ali'yi zaten hiç yorumlamayayım. Okay'dan da biraz bahsedeyim sonra esas oğlana geçerim. Okay, neredeyse Galatasaray'a geliyordu. Ama işi son dakikada olmadı.
Milli takımda ve Galatasaray'da oynamak için iyi olmak yetmez.
Çok iyi olmak lazım. Asıl gündemde Hakan var. Şahsen, Hakan'ı milli maçlarda bu vakte kadar beğenerek hiç izlemedim. Doksan dakika boyunca her an bir artı katar diye beklemekten artık yoruldum.
Olmuyorsa ısrar etmenin anlamı yok. Kulüp takımında iyi gidiyor olabilir lakin milli takımda işte bu kadar. Hakan sahadaysa, takım sanki on kişi oynuyor. Yusuf Yazıcı, Abdülkadir gibi oyuncularımız daha fazla katkı sağlayabilecekken, böyle ısrar etmenin anlamsız olduğunu düşünüyorum. Günümüz futbolunda bu tarz 'on numara' işi yok artık.
***
Sonuç olarak; yenik durumdayken beraberliği yakalayan milli takımımızdan mutlu olanlar da var. Ben onlardan değilim. Bu kapasitedeki oyuncularımızın iki maçı da almaları gerekirdi. Müziği aynı, sözleri farklı; Serdar Ortaç şarkıları gibi oldu... Klasikleşmiş;
'bu maçtan dersler çıkaracağız', 'önümüzdeki maçlara bakacağız' nakaratları artık beni tatmin etmiyor.
Tekrara düşmek istemiyorum.
Başarı veya başarısızlığı bugün için konuşmalıyız. Yarına bırakılacak elimizde pek bir şey kalmadı...
Ligte de birbirine yakın skorların olacağı bir hafta bekliyorum. Denk güçlerin mücadelesine tanıklık edecek gibiyiz. Merak edenlere de; beşinci haftadan en kârlı Fenerbahçe çıkar diyorum... (Fotomaç)