La Fontaine "Ağustos böcekleri tembeldir" demiş.
Halt etmiş.
Bu sevimli canlıya ne büyük haksızlık bu.
Oysa çok hayvandan çok daha çalışkandır Ağustos böceği..
Çok iyi bir müzisyendir,
Bilimsel adı Cicadella viridis.
Halk dilinde Cırnavuk ya da Cırlavuk da denir.
Gövdesinin arka kısmında hava kesecikleri üzerine yerleşmiş sağlı sollu iki plakayı, kasları tarafından saniyede 500 kez çekip bırakır.
Bu da sonsuz bir ses çıkarmasına neden olur.
Bu ses 158 desibeldir ki, en usta tenora meydan okur.
Biz La Fontaine'e değil de Soktares'e kulak verelim.
Platon’un Phaidros adlı eserinde Socrates’in ağzından Ağustos böceğinin hümanist bir öyküsü anlatılır.
Sokrates'e göre antik çağda Mousa’lar olarak kabul edilen 9 ilham perisi dünyaya gelene kadar Ağustos böcekleri de birer insandı. İlham perilerinin doğumuyla, diğer sanat türleriyle birlikte müzik de ortaya çıkınca, bazı insanlar hiç durmadan sürekli şarkı söyleyerek yemekten içmekten kesildiler ve hayatlarını kaybettiler.
Onların bu hazin sonu 9 ilham perisinin annesi olan Mnemosyne'yi çok üzdü.
Mnemosyne bu talihsiz ruhları, ömür boyu şarkı söyleyebilsinler diye "ağustos böceklerine" dönüştürdü.
Sokrates der ki, ağustos böceklerinin müziğe olan tutkuları, eğlenceye olan düşkünlüklerinden ya da tembelliklerinden değil, sanata verdikleri değerden kaynaklıdır.
Sanata değer vermeyen bir çok siyasetçi de Ağustos böceklerinin bu nefes almadan ses çıkarma özelliğine özenirler.
Seçim öncesi meydanlarda, televizyon ekranlarında soluksuz konuşup, eser gürlerler.
Kendi çıkarları peşinde koştuklarını için çevreye yarar yerine büyük zarar verirler.
Seçim sonrası ise sus pus olurlar.
Bu yüzden çakma Ağustos böceklerinden uzak durmak gerekir.
Bugün 12 Ağustos..
Ağustos Böceklerinin muhteşem korosu doğayı inletiyor.
Bugün aynı zamanda Can Yücel'in 23'ncü ölüm yıldönümü.
Can Baba'nın çok şiirinde yer aldı bu Ağustos böcekleri.
Ay Işığı Sonatı, Vakitsiz Dinleti unutulur mu?
Büyük şairi iki yıl önce yitirdiğimiz ressam eşi Güler Yücel'in mısralarıyla analım;
“Yine Ağustos geldi, yine incir sıcağı, toprak güneş kokuyor,
Yine bademler çatladı, yine çırçır böcekleri caz yapıyor.
Yediveren limon salkım salkım, Taşçı Mehmet yerli tohumdan on dönüm karpuz ekmiş yine…
Hani vasiyet etmiştin ya ona 'yerli tohum bankası kurun' diye…
Sözünü unutmamış…
Muhtar yine seni anlatıp duruyor; yaşadığımız yeri görmek için insanlar akın akın evimize geliyor.
Hasan geldi, Güzel ve Su geldiler, bir sen yoksun…”
Ek alanı