Atena, Yunan mitolojisinde zeka ve sanat tanrıçasıydı.
Özellikle kadınların yaptıkları ince nakışların, oyaların, kanaviçelerin, işlemelerin koruyucusu idi.
Hera'nın gelinliğini bile kendi elleri ile dikmişti.
Yunanlı kadınlar Atena'yı çalışırken seyrederek sanatçı olurdu.
El örgüsü ve dokumada kimse onunla yarışamazdı.
Bir kişi hariç.
Lidyalı bir güzel kız Arakne.
Bir ölümlü.
Arakne İzmir'in Kolophon kentinde yaşardı.
Çok sanatkardı. Özellikle gergef (işlemelerin yapıldığı alet) işlemekte, oya yapmakta çok başarılıydı.
Nymphalar(su perileri) bile onu izlemeye doyamazdı.
Bir gün Nymphalar Arakne’ye sordu.
"Bu kadar güzel işlemeyi sana Athena mı öğretti?"
Arakne kibirliydi.
"Atena da kim?
Ben bu işte tanrıça da olsa geride bırakırım." diye cevap verdi.
Bunu öğrenen Athena çok kızdı. Arakne'yi tanrılarla yarışmama konusunda uyarmalıydı.
Yaşlı bir kadın kılığına girerek, soluğu Kolophon'da aldı.
Geçti Arakhne'nin karşısına "haydi yarışalım" dedi.
Başladılar nakış işlemeye.
Yaşlı kadın kılığındaki Atena, Atina kentine kendi adını verdiren Poseidon'u yendiği savaştan muhteşem bir sahne dokudu.
Bununla adeta tanrıların insanlara neler yapabileceğine dair bir gözdağıydı.
Arakne ise Baş Tanrı Zeus'un Leda, Europa, Danae ve Hera'yı aldatan sahnelerini dokudu.
Bu dokuma da tanrıların da zaafları olduğunu vurguluyordu.
Aynı zamanda tanrılara bir meydan okumaydı.
Atena çok kızdı ve Arakne'yi orada örümceğe çevirdi.
Yunan mitolojisinde örümceğin yaratılışı böyle anlatılır.
Tıbbın babası Hipokrat’ın tarihe geçen bir sözü var.
“Vita brevis, ars longa.”
Hayat kısa, Sanat uzun(ölümsüz)
İnsan Arakne'nin hayatı kısa sürdü ve öldürüldü.
Ama Örümcek Arakne'nin o muhteşem örme sanatı yüzyıllardır yaşıyor, ölmüyor.
Bugün kendisini tanrı yerine koyup, sanatla, sanatçılarla uğraşanlara ders ola.