Türk edebiyatının ölümsüz yazarları ve şairlerinin çoğu bir dönem üç isimli olmuştur.
Fazıl Hüsnü Dağlarca, Melih Cevdet Anday, Orhan Şaik Gökyay, Halit Fahri Ozansoy, Faruk NafızÇamlıbel, Nazım Hikmet Ran… Ve daha onlarca isim.
Üçüncü isimlerini yani soyadlarını kullanmayınca da tanınır bu yazar ve şairlerimiz.
Fazıl Hüsnü, Melih Cevdet, Orhan Şaik, Halit Fahri, Faruk Nafiz, Nazım Hikmet… İsimlerini bire indirince ise sadece Nazım tanınır, bilinir…
****
Son yıllarda gazeteciliğinin yanı sıra köşe yazarlığı ile ünlenen Yılmaz Özdil de Nazım gibi Yılmaz denilince tanınır, bilinir olmuştur.
Son yıllarda, yazıları ilgiyle en çok okunan, kitapları en çok satan Yılmaz Özdil… Mustafa Kemal kitabı Türkiye gündeminde yer aldıydı. Karşıtların karalama kampanyalarına rağmen 1 milyon 500 bine koştu. Yirmi hafta boyunca kitap listelerinde birinci oldu.
Derken; “Mustafa Kemal aydınlanmasını bizden sonraki nesillere aktarma sorumluluğumuz var, kararlıyız” diyen Yılmaz Özdil’in '1881' adıyla yayımlanan kitabı üzerinden “2 bin 500 lira kitap olur mu” diyenlerin saldırıları başladı.
****
Koleksiyonerlik de gelişmişlikle alakalıdır. Okuyucuların arasında eşsiz kütüphane sahibi koleksiyonerler vardır. Koleksiyoner olarak kütüphanelerine özel basılmış eserleri topladığı için kimse kimseye küstahlık yapamaz. Milyarlar vererek kitaplar satın alınabilir. Koleksiyonerler için o kitapların anlamı başkadır. Aynı kitabı gidip 20 liraya da satın alabilirsiniz ama koleksiyonerler için hazırlanmış ve satışa çıkarılmış kitapların fiyatları üzerinden yapılan saldırılar çıktıkları ağızların da gelişmişliğiyle alakalıdır.
Yılmaz Özdil, Sözcü gazetesinde 22 Ocak tarihinde 1881 başlıklı yazısında tüm saldırılara saygılı, bilinçli ve akıllı yanıt verdi ve hadlerini bildirdi.
****
Yılmaz 'in raflarda yer alan son kitabı da; Milli Mücadele'yi hiç bilmediğimiz yönleriyle aktaran, Hasan Tahsin'e ithaf ettiği "Son Cüret" oldu.
Mustafa Kemal'in "Umutsuz olmayacağız. Uçurumun kenarındayız. Bizi canlı canlı mezara atmak istiyorlar. Son bir cüret belki kurtarabilir. Anadolu'ya geçiyoruz." sözleriyle başlayan kitabı imzalı göndermiş Sevgili Yılmaz.
Onurlandım, gururlandım!
Çocuklar gibi sevindim!
****
Aynı anda Yılmaz Özdil'e Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ca açılan davadan 5 ay hapis cezası aldığı haberi alt yazıyla geçiyordu tv'lerde...
Ne yapmış Yılmaz?
Konuğu olduğu Uğur Dündar'la Halk Arenası'nda konuşmasının bir kısmında, “O dönem Genelkurmay Başkanının başında Atatürk var. Şimdi Allah korusun ben Hulusi Akar ile gezmeye gitmem, ne savaşı?” demiş.
“Komutanlara karşı güven hissini yok etmeye yönelik tahrik edici hakaret” olarak değerlendirmiş Hulusi Akar, Özdil'i savcılığa şikâyet etti. Açılan dava da Yılmaz'a 5 ay hapisle sonuçlanmış.
****
Çocukluk, ilk gençlik, delikanlılık günlerinden beri tanıdığım Yılmaz Özdil, ışıklar içinde uyuyan Veli ağabeyimin oğlu ve bir Kahramanlar yiğididir.
Oğlum, kardeşim, arkadaşım, yoldaşım olarak da nitelendirebileceğim Yılmaz Özdil, bugünün Türkiye’sinde teslim ve satın alınamayan az sayıdaki onurlu gazeteci ve yazarlarından biridir
Bugünlerde çevremizde Yılmaz Özdil’e yapılan saldırılara ortak olan bazı isimleri işitiyoruz. Kulağımıza tanıdık, gözümüze tanıdık, sohbetlerimize tanıdık isimler…
Bir vakitler Yılmaz Özdil’le aynı fotoğrafta yer alabilmek için birbirlerini ite kaka kafasını resme uzatanlar, başkalarının yazdıklarına kendi adını yazarak kendilerine alan açanlar, o sahte kartvizitlerin oluşmasını sağlayanlar, haksızlığa kafa tutan adamları fiskoslarda nasıl da harcadıklarını duyuyoruz.
Bu memlekette kafa tutan gazetecileri, hırs sahibi karakter yoksunu adamların fiskos yaptıkları masalarda harcatmayız.
****
Fuzuli’nin dediği gibi “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil”. Yazmasaydım, bu haksız dedikodulara sustuğum için kendi kendime yiyecektim. Selam olsun kalemi yılmazlara, yılmaz kalem tutanlara…
Ben de haykırıyorum;
"Hepimiz Yılmaz'ız."