TV ekranlarından “evlilik programları”nı kaldırdılar, yerini daha beteri aldı...
Ülkenin her alandaki hali bu zaten... Kaldırılan hiçbir şeyin yerine “daha iyisi” gelmiyor bizde... Hatta, “daha kötüsü”nü yaratmakta pek bir mahiriz...
Türk halkının eğitim düzeyi, 6. Sınıf... Yani, ülke olarak ortaokulu bile bitirememişiz anlayacağınız... Öylesine geri, öylesine , öylesine cehalete teslim olmuşuz..
Kitap okumayız... Tiyatro bilmeyiz... Sinemanın bir sanat olduğunu farkedemediğimizden küfüre dayalı komedi filmleri gişe rekorları kırar... Felsefe bilmeyiz... Matematiğimiz 2 kere ikinin “alırken mi satarken mi kaç ettiği” şark kurnazlığındadır... Doğaya saygısız, çevreye düşman bir kitleyiz... Buna devlet eliyle bulduğumuz tek çözüm de poşeti 25 kuruştan satmaktır o kadar...
Kitap satılmaz bu ülkede... Gazete satılmaz... Şiir kitabı hiç satılmaz...
İçler acısıdır halimiz, ama hepimizin kapısında bir araba vardır mutlaka... O arabalarda gümbür gümbür sesle müzik dinleme magandalığımız tescillidir...
Neresinden tutsanı elimizde kalacak bu ülkede evlilik programlarının yerine alan sözüm ona “toplumsal duyarlılık” içeren programlar pek izleniyor...
Ben de rastladım geçenlerde...
18 yaşındaki bir kız, evlendiği kocası karşısında bas bas bağırıyor “Ben seni değil, Serhat’ı seviyorum. Dünya duysun” diye...
Serhat dediği de internetten tanıştığı evli ve mutlaka kendi kapasitesiyle eşdeğer bir zampara...
Kızın yaşı 18 daha... Bu kadarcık yaşa, kaçarak yaptığı bir evlilik sığdırmış... Yetmemiş, kocasını aldatmayı da eklemiş, o da yetmemiş, internetten evli adamdan bir sevgili yapmayı eklemiş... Ve öyle bir bağırıyor ki, tüm ülke onu anlamadığı için suçlu!... O denli bir aymazlık yani...
Bir diğer figür de aynı yaşlarda... Evli,2 çocuğu bile var... Ama o 2 çocuğun babalarını bile bilmiyor... DNA testi yapıla yapıla bulunamadı o babalar....
Ve kendilerini bebekken sokağa bırakıp gitmiş analarını, babalarını arayan onlarca genç Türk insanı...
Yani, anlayacağınız, sorun günün değil, geçmişin sorunu... Ana babaların sokağa terkettiği o çocuklar, şimdi kendi çocuklarının babalarını bile bilemeyecek bir hayatın içinde sürükleniyor, sürünüyorlar...
Bu tür programların iğrençliği, taşıdığı kötü örnek misyonu bir yana, buradan yola çıkarak diyoruz ki, bu ülkede bir “Evlilik ve çocuk doğurma” ehliyeti, eğitim şart...
Yok öyle yaşı 18 oldu diye istediğini yapmak...
Yapamıyor çünkü... Eğitimi, birikimi, kültürü, görgüsü olmayan insanlarımız 18 yaşında kendi başlarını kurtaramıyor... Kurtaramadığı gibi başka başları da yakıyor, doğurduğu çocukları da “piç” eyliyor...
Bizim toplum olarak “sosyolojik bir eğitim programı”na gereksinim duyduğumuz ortada...
Evlilik yaşını 18’den 25’e çıkaralım önce.... Sonra, devletin açtığı evlilik ve çocuk sahibi olma sosyolojik eğitimini getirelim...
Bu eğitimleri alıp, bu eğitimlerin getirdiği ihleyete sahip olmayanlar evlenemesin, çocuk yapamasın...
Her alanda çöküş yaşayan toplumumuzda bari aile kavramının içini doldurmuş oluruz...