Çok değil yirmi sene öncesine kadar bütün Alaçatı ovaları ekilip biçilen yerlerimizdi. Gelişmekte olan Alaçatı, tarım ile uğraşmayı bırakıp seçimini turizmden yana kullanmaya başladı. Alaçatı’nın güney tarafından geçen otoban yolu, liman ovası ile Alaçatı yerleşimini koparmamak için arazilerden değil de viyadük yapılarak üzerinden geçirilmesinde belediye meclisi olarak çok direnmiştik. Sonunda yetkililer ikna edildi. Alaçatı Liman Ovası ile denizden de kopartılmamıştı. Liman ovasında tütün diktiğimiz yıllar tütünlerimiz insan boyu kadar olurdu. Tütün tarlasında uçaltı kırarken hiç eğilmezdik. Ayakta yapraklarını tütün köklerinden ayırırdık. Enver Uz tarlasını enginar bahçesi yapmıştı. Enginarları akşam geç saatlere kadar toplamasını bitiremezdi. Çünkü Liman Ovası ve Çakmak Ovası'nın toprakları çok bereketli topraklar. Yılda birkaç kez ürün verir.
Ziraat işinde çalışırken sanki insanlar daha mutluydular. Bugünkü kadar rahat değildik belki ama en azından tarlaya gittiğimiz zaman toprak üzerimizdeki negatif enerjimizi alıyordu. İnsanlar bu günkü kadar gergin ve stresli değildiler. Tarladan çalışmaktan geldikten sonra bugünkü gibi evlerimizde banyolarımız lüks değildi. Sadece bir insanın sığabileceği kadardı. Ateşte banyo suyumuzu ısıttıktan sonra sıcak suyu getirdiğimiz soğuksu ile ılıştırıp, sonra el maşrapasıyla üzerimize kendimiz dökerdik. Banyomuzu yaptıktan sonra temiz giysilerimizi giyip çarşıya çıkardık.
Erkekler çarşıya, hanımlar ise ev işlerini bitirdikten sonra komşu ziyaretlerine giderdi. Yakın komşular pencereden veya bahçe duvarlarından birbirlerine hangi komşuda buluşacaklarını seslenir, evde hazırlamış oldukları pişi veya bahçe fırınlarında pişirdikleri boğaca veya kurabiyelerini alır hangi komşuda buluşulacaksa ikramlıklarını oraya götürürlerdi. Buluşma noktası olan komşu da çayları demler hep beraber sohbet halinde beş çaylarını içerlerdi.
12 yaşındaydım. İki çift öküzümüz vardı. Birinin adı Melis, diğerinin adı ise Arap’tı.Dönüm hesabı çift sürerdim.Ortalama günde 5 dönüm çift sürerdim. Çift sürmesini bitirdikten sonra akşamları da terzi dükkânında çıraklık yapardım. Liman ovasında Rahmetli Fevzi Eniştemin tarlaları vardı. Dört dönümü Liman Ovası'nın hemen başlarındaydı. Burada çift sürerken yanıma Rahmetli Yusuf Tabak’ın oğlu Ali Tabak, Hacımemiş mahallesi Eski Muhtarı Recep Karabaş, Alaçatı’nın en lezzetli balık Restorancısı olan Bayram Deliboz, benim yanıma gelirler sırayla bana çift sürmeye yardım ederlerdi. Hayvanları dinlendirdiğim zamanlarda sürülen tarlanın topraklarında serin serin oturur sohbet ederdik. Heydi günler hey! O sohbetleri hatırlamamak mümkün mü?
7 Haziran Pazar günü 15 Eylül İlköğretim Okulu'na eşim Meryem ve oğlum Burak ile oy vermeye gittik. Oyumuzu kullandıktan sonra Hacımemiş Mahallesinde Sakin Ev'de işletmeci olarak çalışan Kızım Berrak beni telefonda arayarak: "Baba uğrayın size birer kahve ikram edeyim" dedi. Ben de: "Olur kızım. Gelir birer kahveni içeriz" dedim.
Ali Kolçak’ın kahvesinin önünde arabamızı park ettikten sonra kızımın çalıştığı Sakin Ev'e giderken yol üzerinde mahallenin hanımları sokağın kıyısında oturmuşlar, sohbet ediyorlardı. Rahmetli Recep Akbaş’ın kızı Nevin Hanım bizi görünce diğer hanımlar da bize hal hatır sormaya başladılar. Biz de ayak üstü onlarla sohbet ettik. Eski günleri yâd etikten sonra kızımın oteline geçtik. Kahvelerimizi içtikten sonra dönüşümüzde komşular yine sohbetlerine devam ediyorlardı. Bu güzel anılarını onlardan izin alarak fotoğrafla belgelemek istedim. Bu günlerde sevgi ve saygıya, komşuluk ilişkilerine daha bağlı olmak durumundayız diye düşünüyorum. Alaçatı’nın geleneksel kültürlerini yaşatan Hacımemiş Mahallesi sakinlerini yürekten kutluyorum.
Kalın sağlıcakla…