Bugün yine 23 Nisan…
Biz tembel tembel oturuyoruz Atam!..
Bundan 97 yıl önce sen meclisi açıp, bize özgürlüğümüzü, cumhuriyetimizi, bağımsızlığımızı vermiştin ya Atam…
Seninki, “adamlık”mış…
“Tek adamlık” değil…
Seninki, kendin için “istemek” değilmiş…
Bizmişiz… Vatanmış sevdan…
Bugün tapusuyla aldıkları topraklara, o zaman zor kullanarak girenleri kovmuştun…
Bizim bugün pek umursadığımız söylenemez…
Toprakları sattık, barajları sattık, limanları sattık, Tekel’i sattık, madenleri sattık…
Çay-Kur’umuzu bile rehine bıraktık Atam…
Taaa ki satılacak bir şey kalmayana kadan ne varsa elimizde: SENİN DENİZE DÖKTÜKLERİNE sattık…
* * *
Sen, yokluklar içindeydin Atam!..
Topun tüfeğin yoktu… Gemin uçağın yoktu… Benzinin mazotun yoktu…
Bugün hepsi var hamdolsun da, değişen fazla bir şey yok…
Toplarımız tüfeklerimiz, bizi geri vuruyor Atam…
Ölüyoruz bu yolla… Yok oluyoruz…
Yatımız olsa, benzin 1 lira da, traktöre lazımsa, üretime lazımsa dört buçuk…
Dört buçuğa benzini nasıl alalım…
Sende yürek vardı Atam!..
Bizde o hiç yok…
Senin anlattıkların başka, dinleyenlerin, inananların başkaydı Atam!..
Şimdi, ne senin anlattıklarını dinleyen kaldı, ne emanetine sarılan…
Başbakanın bile “düşük profillisi”ni aradık biz; biliyor musun…
İşin ilginçi, bunun için bile sıraya girdik Atam…
Ve kendini lağvetmek için meydan meydan dolaşan Başbakanlarımızı gördük…
* * *
Senin çakmak çakmak gözlerinin hükmü geçerdi Atam!..
Şimdilerde, ortalık küfür-kafir, yalan dolan…
Şimdilerde ortalık “Eyyyyy!...” diye başlıyor Atam…
Senin sarayın gönüllerdeydi Atam; ama senin çiftliğin şimdi saray…
Rüzgar, senin aslan yelesi saçlarını uçuştururdu Atam!..
Şimdi, kavak yelleri esiyor bu milletin başında.
Ensemize vuran, lokmamızı alıyor atam…
Kusmuyoruz bile...
Çıkarıp veriyoruz….
Vatan, yine aynı vatan… Toprak yine bildiğin…
“Muhasır medeniyet seviyesine ulaştırın” diye bırakmıştın ya Atam eserini…
Biz, onu çoooook kaydırdık geri…
Olsun…
Hamdolsun, paramızın üstünde şimdilik, resmin duruyor Atam…
Bir-iki vak’a olsa da nahoş, hala büstün okullarda sağlam…
Henüz adını şükranla anıyor, henüz yaptığınla gururlanıyor, henüz sana benzemeye çalışıyoruz Atam…
Buna el uzatan yok henüz…
Seni anıyor, bize bıraktığın özgürlük kokan bayramlarını kutlayabiliyoruz henüz…
Bazen gizliden yapsak da, yapıyoruz.
Açık açık olmuyor Atam bazı şeyler artık…
Olsun!.. Gizli olsun, bizim olsun razıyız…
Buna da şükür Atam.
Bugün, senin çocuklarımıza armağanını kutlayabiliyoruz. Şiirler okuyabilir, seni anıp gururlanabiliyoruz…
Ama buna bile için için küfür edenler yok değil.
Bil diye söylüyoruz…
Bayramlarına sövenleri, engelleyenleri, men edenleri bil diye…
Gelecekler onlar da o tarafa ama…
Sen, göremeyeceksin onları Atam…
Onlar öte yanda!..
Hani bir tembih et ocakçılara… Onlara bol koysunlar odunu… Alevli olsun diye…
Şanslıyız Atam!..
Biz şanslıyız…
Biz, bizden sonrakilerden çok daha şanslıyız…
Ve bir o kadar da suçluyuz… Mahçubuz çocuklarımıza…
Sen gittin Atam, emanetin bizde…
Ama bilmeni istiyoruz…
Hani… Ölmek: bazen, görememektir ya…
Buna bile imreniyoruz bilesin.
Umarız, bizi ve aczimizi affedersin….