MENÜ
İzmir
Gündem Çeşme
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
RASİM ÖZTEKİN'İN GÜLME REÇETESİ
Atilla Köprülüoğlu
YAZARLAR
11 Nisan 2021 Pazar

RASİM ÖZTEKİN'İN GÜLME REÇETESİ

İsmail

Dümbüllü'nün kavuğunun beşinci sahibiydi usta oyuncu Rasim Öztekin...

Çok güzel adamdı

Rasim Öztekin...

Tiyatroda da, sinemada da, televizyon dizilerinde canlandırdığı karakterlerle gönüllerde taht kurmuştu...

O; "Düğün Dernek''in İsmail Abisi,

"Seksenler''in Fehmi Babası,

"GORA''nın Bob Marley Faruk'u,

"Mandıra Filozofu''nun Cavit Beyi'ydi!.. 

Tiyatrodaki performansı kadar mizah yazıları da lezzetliydi.

Yaşama dair dertlerimizi, işsizliğimizi, hastalığımızı, parasızlığımızı unutup biraz olsun güldürendi o.

Rahatlatıcıydı, neşelendirirdi.

Kahkaha dolu yolculuk ederdiniz Usta'yla. 

Sahnesindeki gibi!..

 

****

Gözlerindeki sıcacık gülümseme, koca yüreğine de yansımıştı Rasim Öztekin'in.

Kimse bilmez.

Geçtiğimiz Eylül ayında Şevket Çoruh'la gerçekleşen kavuk devir teslim töreninin gişe hasılatıyla, beş tiyatro öğrencisinin dört yıllık eğitim bursunu karşılamıştı. 

Down sendromlu çocuklar için de kendini paralardı. 

 

****

Kaybedeli bir ay oldu ama "Seksenler"in yeni bölümlerinde çıkmaya devam ediyor Rasim Öztekin.

Hayat verdiği  "Fehmi Baba" karakteriyle. TV'de görünce  bu yazıyı yazmak geçiverdi içimden.  

Nazan Öncel ne güzel söz etmişti  gidişinin ardından;

"Güzel insanlarla vedalaşmak da gidişine inanmak da zordur; yolda görüşürüz üstat. "

 

****

Buyrun...

"Atış Serbest" kitabından (Sosyal Yayınlar-Ocak 2011-Sayfa 89-90)

bir alıntıyla; "Gülmeyi Unutmuşuz"la analım Rasim Usta'yı; 

 

"Ülke insanı olarak gülmeyi sevmiyoruz. Gülmek konusunda kendimizi kanımızın son damlasına kadar zorluyoruz ve ancak sırıtabiliyoruz. 

Bu bağlamda baktığımız zaman bu memlekette en zor işi biz komedyenler yapıyoruz.

Tiyatroda çok başımıza gelmiştir, bir salon insanı güldürmek için anamızın ağladığı çok görülen bir şeydir. Çok zordur Türkleri güldürmek...

Çünkü dünyada 10 milyon bilet parası ödeyip, 'sıkıysa güldürsünler bakayım' diyerek ön koşullu olarak bir komediye giden tek ırkız. Komedyenle bütün oyun boyunca inatlaşır, kolları birbirine bağlar, sahnedeki oyuncunun suratına bakarak; 'Hıh, komikmiş, güldür beni de göriyim bakiyim...'

Bütün oyun boyu kendini sıkmaktan bilumum boşluklarına ağrılar girer de bana mısın demez. Her espri olduğunda yanındakine dönüp: 'Nasıl ama hâlâ gülmüyorum...' gibisinden bir bakış atar.

Salonda gülenlere de aşağılayarak bakar ve basit insanlar olarak damgalar.

Adalelerini kasmaktan adale ağrıları içinde evine dönerken:

'Neye güldünüz siz Allah aşkına?'

Bu tiplere şehirlerin stresinden midir  nedir, büyük şehirlerde daha çok rastlanır.

Aslında çok da şaşırmamak lazım, ne de olsa: 'Ağır ol molla desinler', 'Kârı gibi gülme', 'Erkek adam gülmez...' gibisinden maço kültürü ile doğup büyümemizden

kaynaklanan bir arızamız söz konusu.

Her ne kadar daha sonraları; 'Bir kahkaha iki pirzola' gibi promosyonlu kampanyalar yapılmış olsa da, Türkler pek ilgi göstermemiştir.

Ama artık  kendimize çeki-düzen vermenin zamanı geldi...Hemen, 'Gülmenin çeki-düzen ne ilgisi var' demeyin.

Artık somurtan toplum olmaktan kurtulmalıyız.

Hem kendi sağlığımız, hem toplum sağlığı açısından.

Hayır kafayı yemedim, tamamen bilimsel konuşuyorum.

Çeşitli hastalıkların tedavisinde gülmenin pozitif etkisi artık bilimsel araştırmalara konu oluyor.

Gülmenin sağlıklı birşey olduğunu kabul eden uzmanlar, gülmenin gerilimi azalttığını, boyun ve sırttaki adaleleri gevşettiğini, beyni harekete geçirdiğini, kalbi çalıştırdığını söylüyorlar. 

Gelotoloji denilen gülme biliminin ABD'den Avrupa'ya kadar giderek yayıldığı ve tedavilerde kullanılmaya başlandığı bildiriliyor...

Hastalar gruplar halinde 'gülme seanslarına' alınmaya başlanmış...

Nihayet biz komedyenlerin de kıymeti yavaş yavaş anlaşılmaya başlayacak.

İleride doktorların reçeteleri şöyle olacak;

'Size öğlen yemekten sonra bir buçuk saat Zeki Alasya-Metin Akpınar videosu veriyorum. Akşam da yemek sonrası Gazanfer Özcan Tiyatrosu'na gideceksiniz.

Her gün on beş sayfa Aziz Nesin okuyup, akşamları mutlaka bir doz Reha Muhtar..."

Nihayet şans benim de yüzüme güldü, ben şimdi bir doktor arkadaşımı ayartıp, güzel ve hoş bir bayan hastası için şöyle bir yeşil reçete yazdırmaz mıyım?

'Her sabah kahvaltıyla birlikte Rasim Öztekin'in gazetedeki 'Atış Serbest ' köşesini okuyup, her akşam da bizzat kendisiyle akşam yemeği yiyorsun...'

Bol kahkahalı ve sağlıklı günler diliyorum.

Gülmezseniz ne olacağını biliyorsunuz...

Sonunuz yeşil reçete ile satılan

Rasimkodin'dir!.."

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gündem Çeşme