Palto tutanlar
Türkiye’de kaç gazeteci var? Diyeceksiniz ki bu ne biçim bir soru? O zaman biz söyleyelim. Türkiye’de kaç meslek sahibi varsa o kadar da gazeteci var.
Attila İlhan Türkiye’de her üç kişiden dördü şairdir diyor. Bize göre de tanrı eksikliklerini göstermesin, Türkiye’de gazeteci olmayan ya da gazetecilik yapmayan kimse yoktur. Eli kalem tutsun, tutmasın, basın mesleğinde ter döksün dökmesin, öyle beyler, hanımlar vardır ki, “Biz gazeteciyken” diye söze başlayıp ahkam kesmeye başladıklarında gerçek basın emekçisine susmak veya karşısındakinin ağzının payını vermek düşer.
Adam meyhanecidir, gazetecidir. Adam posta memurudur, gazetecidir. Adam taşra doktorudur, gazetecidir. Adam kasaba avukatıdır, gazetecidir. Adam mebustur, gazetecidir. Yani bu memlekette kaç milyon kere milyon gazeteci vardır, mesleğini sorduğunda öğrenirsiniz. Çünkü ilk meslekleri nedense gazeteciliktir.
İyi, hoş, güzel de gazeteci olarak yaşamını sürdürenler eğitim veya öğretim durumlarına göre, biz ekonomistiz, biz doktoruz, öğretmeniz, mühendisiz demezler. Hiçbir meslek kurumunu veya kuruluşunu aşağılamak veya küçümsemek için söylemiyoruz ama asıl mesleklerini bir yana bırakıp, iki satır yazı, üç satır fıkra, dört satır şiir yazanlar hemen gazetecilikten dem vurmaya kalkarlar.
Aykut Poturoğlu’nun “Bir gazetecinin kısa ölüm notlarını okurken, Türkiye’de kaç gazeteci var diye değil, Türkiye’de kaç tür gazeteci var diye sormak geçti usumdan. Söyleyelim, Türkiye’de milyonlarca gazeteciyim diyen vardır ama bize göre en önemlisi iki tür gazeteci vardır. Palto tutanlar, kafa tutanlar.
Asıl mesleği gazetecilik olup da palto tutanlara göre iyi gazeteci, “en iyi haberi uyduran gazetecidir” ya da “en tüyler ürperten resmi basan gazetecidir”. Bu tehlikeli bir şeydir. Çünkü bu türden ideolojik yozlaşma basının kurum olarak saygınlığını yemeye başlar. Basının kurum olarak saygınlığını yemesi demokrasinin işlemesi açısından çok büyük önemi olan bir kurumun kendi kendini yok etmesi anlamına gelir. Bunun toplumsal, siyasal sonuçları uzun vadede çok daha ciddidir. Ülkemizde de bu ciddi durum bütün boyutları ile yaşanmaya başlanmıştır. Palto tutanlar yani gayri ciddi gazeteciler, kafa tutanları yani ciddi gazetecileri küçümsemeye, “kaç satıyorsunuz arkadaş” demeye, yazmaya başlamışlardır.
Demosthenes bir meyhaneye gitmiş, kimse görmesin diye arkalarda bir yer arıyormuş. Diogenes görmüş demiş ki; Ne kadar arkalara gidersen meyhaneye o kadar girmiş olursun. “Kaç satıyorsunuz arkadaş” diye soran ve yazanların da kafa tutanlardan, palto tutanlar safına katılanlar olduğunu görünce de Diogenes gibi kaç tirajlı gazetede yazarsanız yazın, kaç satarsanız satın, önemli değil “kendinizi kaça satıyorsunuz arkadaş” deme hakkımız doğmuyor mu?
İlk mesleği gazetecilik olanlar, beynini ve yüreğini gazeteciliğe adayanlar; gazetelerinin sayfalarına emekçi penceresinden bakanlar dışında kalanlaradır sanki Rıfat Ilgaz’ın şu sözleri: “Benden geçti mi demek istiyorsun / Aç iki kolunu iki yana / Korkuluk ol”