Güneş gibidir özgürlük
Fazıl Hüsnü Dağlarca, “Elimde bir erk, bir güç olsa insanlara sabah uyanır uyanmaz şiir okuturdum” diyor.
Dağlarca’nın bu güzel ve o denli anlamlı sözünü bilmeden daha, kendimi bildim bileli hayatın her alanında her zamanda şiir okudum.
O nedenle Şadan Gökovalı’nın teknoloji yolu ile gönderdiği her sözü, her şiiri okumak da yaşamımın yönlendiricisi olur. Siz bu yazıyı okuyor iken ben dün gelen “Şayak kalpaklı süvari”yi düşünüyordum. Bu iletiden önce de “senin kalpağın var mı?” sorusu gelmişti. Kurtuluş Savaşı mücahitlerinden babamın gazilik beratı ve madalyası ile kalpağının 68 kuşağı arasında yer almamda en büyük etken olduğunu yazmıştım.
Bugünkü yazımın başlığı da 68 kuşağının yiğitlerinden Oktay Kaynak’ın şiir kitabının adıydı ve 1973-Harbiye Hücreleri’nde yazdığı şiirin son dizeleri şöyleydi.
“Yazacağım duvara,
Her gelen bilsin bunu
Burada güneş yok ama
Doğmak üzere çiçek
Bu adam çiçeğime düşman”
Yine Şadan Gökovalı ustamın anlatısıdır.
“Ölülere can vermekten daha zor ne var?” diye sormuşlar Balıkçı’ya “Canlılara can vermek” demiş Balıkçı…
24 Haziran’ı uzun uzun anlatmama hiç gerek yok…
Ülkemin insanı üzerindeki ölü toprağını atmış, canlarına can gelmiş durumdadır.
Gün Pablo Neruda’nın “Buğdayın türküsü”nde haykırdığı gibidir, Hilmi Yavuz’un çevirisiyle;
“Biz halkız, yeniden doğrarız ölümlerde”
Gün Cumhuriyet için, özgürlük için, bağımsızlık için, demokrasi için, laiklik için, Mustafa Kemal Atatürk için ayağa kalkma günüdür.
Bilinmeli ki sen ayağa kalkmazsan karşındaki büyük görünür.
Hadi kalk ayağa…
Hilmi Yavuz “sırası gelince” diyor
“acının vergisini verdik, gülün haracını ödedik / hüznü demirbaş defterinde düşmeye geldi sıra”
Sırası geldi
Haydi kalkın ayağa.