Biliyorsunuz.
Baştanrı Zeus'un çapkınlıkları dillere destan antik çağdan bu yana.
Havada karada, dağda ovada, çevresinde kim varsa, ne yapıyor, ediyor gönlünü çelip, ilişkiye giriyor.
Bunlardan biri de güzeller güzeli bellek Tanrıçası Mnemosyne'ydi.
Zeus, Mnemosyne'nin günlerce peşinden koştu, sonunda gönlünü çelip, muradına erdi.
Birlikteliklerinden tam dokuz kızları doğdu.
Dokuz ilham perisi.
Bu dokuz kızkardeşin her birini bir sanat ya da bilim dalının sorumlusu, koruyucusu yaptılar.
KLİO : Tarih
KALLIOPE : Destan ya da lyrik şiir,
POL YMNIA : Pantomim, dinsel şiir,
EUTERPE : Flüt,
THALIA : Çoban şiiri, komedya,
MELPOMENE : Tragedya,
TERPSIKORE : Korolu şiir, dans,
ERATO : Erotik şiir,
URANIA : Astronomi
Mitolojiye göre bilim, kültür ve sanat bu dokuz kızkardeşle birlikte başladı.
Bunlara "Mousai" dediler.
Latince Musa, Fransızca Müse.
Bizim dilimizdeki ''müze'' ve ''müzik'' sözcükleri de buradan gelmekte.
Tarih boyu kültür ve sanat uygarlığın ölçüsü olmuştur.
Kültür ve sanatta ileri toplumlar diğerlerinin hep birkaç adım önüne geçtiler.
Çünkü kültür ve sanat özgürlüktür, yaratıcılıktır. Bunlarda sınır tanımaz.
Çünkü kültür ve sanat birleştiricidir, düşünce ve duyguların sonsuz aktarılmasıdır.
Ben bu satırları yazarken, ajanlara bir haber düştü.
Almanya hükümeti, bu yıl 18 yaşını dolduran tüm gençlere 200 euro değerinde Kültür Kartı vermeye başlamış. Gençler bu kartla müze, tiyatro, konser ya da sinemaya gidebilecek, kitap ve enstrüman satın alabileceklermiş.
Kıskanmamak, imrenmemek elde değil.
Kadere inanmam ben.
O nedenle İbni Haldun'un "Coğrafya kaderdir" sözüne de katılmam.
Eğer coğrafya kader olsaydı, binlerce yıl önce yine bu coğrafyada yüzlerce kültür ve sanat insanı yaşamazdı.
Öyle ya.
Dünya ozanlarının babası Homeros İzmirli'ydi.
Dünya tarihinin atası Heredot Bodrum'lu.
Bilimin, felsefenin babası Thales Söke'liydi.
Antik çağın en büyük bilgesi Bias da Söke’li.
Coğrafyanın babası Strabon Amasya’lıydı.
Dünyanın ilk şehir planlamacısı Hippodamos Aydın'lı.
Cepte taşınabilen güneş saatlerini icat eden Eudoxus Datça'lıydı.
Dünyanın Yedi Harikasından biri olan İskenderiye Feneri'ni yapan mimar Sostratus da Datça'lı.
Jule Verne’den asırlar önce uzay romanları yazan Lukianos Adıyaman'lı.
Ressamlar prensi Perhasios Efes’li.
Geometrinin öncülerinden matematikçi Apollonius Antalya'lı.
Aşkın, şarabın ve erotizm şairi Anakreon İzmir Teoslu.
Daha hangisini sayayım.
Tiyatro bu topraklarda, bağbozumu şenliklerinde doğdu.
O nedenle Ege ve Akdeniz kıyılarımızdaki antik kentlerin hepsinde tiyatrolar var.
O kentlerdeki muhteşem heykelleri, büstleri, mozaikleri, vazo ve duvar resimlerini bu coğrafyada yaşayan sanatçılar yaptılar.
Hepsi Mnemosyne'nin kızları "Mousai"ler ilham aldılar.
Onlar için coğrafya kader değildi.
O ilham perileri bu topraklardan gideli çok oldu.
Bugün bu coğrafyada kültür ve sanat yasaklar zinciriyle sarılmış durumda.
Son bir haftada yaşadıklarımıza baksanıza.
Mabel Matiz ve Melike Şahin'in Denizli ve Bursa konserleri iptal edildi.
Mezopotamya Kültür Merkezi’nin bugün İstanbul’da yapmayı planladığı Kürtçe masal etkinliği gerekçe gösterilmeksizin yasaklandı.
Onur haftası nedeniyle tüm yurtta düzenlenecek kültür ve sanat etkinliklerine izin verilmedi.
Hergün yeni bir yasak, yeni bir engel.
Kültür ve sanata düşman bir yönetim ile karşı karşıyayız.
Yeni kültür bakanımız geçmişte de bu görevi yapmıştı.
Bursa'da vatandaşların kapatılan müzenin açılması için yaptıkları ricalara, "Ne o, turist patlaması mı olacak" diye cevap vermişti.
Bugün bir haber daha dikkatimi çekti.
Diyanet İşleri, 2023’ün ilk beş ayında 16 milyar 448 milyon 600 bin lira harcamış.
Aynı dönemde Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın harcaması sadece 6 milyar 456 milyon lira.
Diyanet'in neredeyse 3'te biri.
Bu bile herşeyi anlatıyor değil mi?
Ama tarihin ilerleyen çarkına kim karşı durabilmiş ki.
Tıbbın babası Hipokratın şöyle bir sözü var.
"Vita brevis, ars longa."
Türkçesi; Hayat kısa, sanat ölümsüz.
O yüzden umutsuzluğa yer yok.
Evet, ilham perileri bu topraklardan gideli çok oldu.
Ama Bedri Rahmi'nin şu mısralarına kulak vermek gerek.
"Bu Anadolu var ya bu Anadolu
Bir misli menendi görülmemiş cömert ana
Bu her yanı meme bu her yanı dudak bu her yanı gül
Bu zırnık almadan veren habire veren yediveren gül
Bu Anadolu var ya bu Anadolu
Bu üç yosma denizde üç defa ıslanan
Gürbüz ırmaklar ortasında susuzluktan çatlayan
Bu Anadolu var ya bu Anadolu
Bu sapsarı sıtma bu masmavi gurur
Ne tosunlar doğurmuş ne tosunlar
Bak daha neler doğurur."
Doğuracaktır.
İyi pazarlar...