MENÜ
İzmir
Gündem Çeşme
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
ALAÇATI’NIN AĞALARI
Ömer Önal
YAZARLAR
26 Kasım 2017 Pazar

ALAÇATI’NIN AĞALARI

İnsan işi gereği (esnaf olunca) hareketsizlikten veya yaşı ilerleyip, almış olduğu gıdalara dikkat etmemekten kilo almaya da başlıyor. Uzun süren yaz  mevsimi bu yıl bana pek yaramadı!

Beni seven dostlar, sık sık “arkadaşım kendine dikkat et kilo alıyorsun” gibi uyarılarda bulunuyorlardı ki, bende kendimi biraz disiplin altına alayım istedim. Bu yüzden de sabahları biraz erken kalkıp yürüyüş yapıyorum. Sağlıklı yaşam için yürüyorum yani!

 

Geçen gün sabah yürüyüşü sırasında, liman yolundan yumru koy’a giderken yıllardır alışık olduğum üzere, Alaçatı siluetleri içinde zamanda da bir yolculuk yaptım. Gözleri oyalayan renkli alçak tepeler, kum zambakları ile beneklenmiş kırlar, tepelerden yol kenarlarına ve deniz kıyısına kadar inen makilikler, bereketli üzüm bağları ve enginar tarlası görüntüleri arasından geçerek küçük deniz kanalı kıyısına kadar gittim.

Kanal kıyısına vardığımda beni sık aralıklarla dikilmiş okaliptüsler karşıladı. Bu güzel ağaçlar, parmaklık çekilmiş sanısı uyandıran bir nizamla dizilmiş büyüleyici görünüşlerine karşın, içimde bir geri dönülmezlik hisside uyandırdılar. Gençliğime, çocukluğuma ve tabi ki kaybettiklerime geri dönememe burukluğu!

Yürüyüş yaparken zihin de bir şeylerle meşgul oluyor elbet. Hep geleceğin planlaması olmuyor bunlar, bazen de nostalji! Sonra güney ve güney batı istikametinde daha enginlere dalıyor gözlerim ve görüntü değişiyor. Kimi sürülüp, nadasa bırakılmış koyu kahverengi renkli tarlalar, kimisi de bilhassa tohuma bırakılmış lahana, enginar ve brokoli bahçeleri.

 

Sonra iç gözüm yine eskilere, hayal dünyama dalıyor. Bu tarlalarda yoğun bir tempoyla çalışarak üreten insanlar canlanıyor belleğimde! Yedeğine aldığı eşeğinin yularından tutarak, Çakmak ovasındaki ekim için tütün ve sebze fidanlarına kuyudan su almağa giden Süleyman Akkaya bir yanda, diğer tarafta Hacımemiş ağa mahallesindeki evinin önündeki iğde ağacının altında poşusunu beline bağlamış, tütün tarlasına gitmek için beygirinin bir tarafına pulluğu, diğer yanına tırmığı sarmakta olan İbrahim Bademci. Sonra tütün dikimine giden Fahrettin Sezgin’i, Salih Aktaş’ı görür gibi oluyorum. Tütün fidanı küfesi sırtında Hakkı Doğan’ın dikim için haydariye ovasına gidişini. Balıkçı Abdül’ün oğlu Hüsnü Solak’ın, balık sepeti kolunda, liman denizinden tuttuğu balıkları Pazaryerindeki mezat’a getirişini!

 

Ve bu çok değerli insanlarımız ekmek kavgalarının yanında, yıllarca Alaçatı’mızı dış illere tanıtabilmek için ne kadar mücadele verdiler. Süleyman Akaya, Alaçatı tütününü tüm Türkiye’ye tanıtabilmek için çok çalıştı.

İbrahim Bademci, Alaçatı’nın futbolda ne kadar yetenekli gençleri olduğunu ve bunların büyük takımlara transferi için büyük çabalar sarf etti. Yıllarca spor kulübünde yönetici olarak çalışıp, beldemizi bu yönüyle de tanıtmak için çok gayret gösterdi.

 

Hüsnü Solak, Alaçatı liman denizinden çıkarttığı o güzel barbun balıklarını İzmir mezadında Çeşme, Alaçatı balığı diye bağırarak az tanıtmadı.

 

Bu dünyadan göç etmiş o kadar çok değerli büyüğümüz var ki sayfalara sığdıramayız. Ölmüşlere tanrıdan rahmet dilerim. Yaşayanlara ise nice sağlıklı uzun ömürler. Burada ismini anamadığım nice Alaçatı sevdalısı insan daha var. Hepsine sonsuz teşekkürler. Bir gün onları da ismen anarım bu köşede!

 

Bu gün gördüklerimden de anlıyorum ki, önce bir duvar sonra bir bahçe ve sonra bir sokak! Duvar duvar, bahçe behçe, sokak sokak Alaçatı yeniden doğuyor! Kısacası, beldemiz onarılıyor, canlanıyor!

Ama bir şey daha var ki bu beni kıvandırıyor! Eskilerde bu güzel belde için harcanan hiç bir emek boşa gitmemiş. Bu işe gönül vermiş, emek sarf edip, alın teri dökmüş sayısız büyüklerimiz, kalplerinde hep Alaçatı sevdası, tarihine sokaklarına ,bahçe duvarlarımıza sahip çıkan bir anlayışla o güzel insanlarımız beldemiz tarihinde o güzide yerlerini şimdiden almışlar.

 

Tabi canlanan sadece bahçe, sokak ve binalar olmamalı! Canlanan,  onarılarak hayata kavuşan insanlar arasında karşılıklı sevgi ve anlayış da olmalı. Birlikte bir şeyler üretebilmenin, bir şeyleri paylaşabilmenin mutluluğunu hep beraber yaşamalıyız. Sevgi ve saygılarımla…

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gündem Çeşme