Atina'da Epifanous& Garivaldi caddesinde bir ev.
Korkuluklu merdivenli, pencereleri demir parmaklıklı, iki oda bir salon.
Kot farkından zeminde küçük bir depo.
Kapısında siyah bir labrador.
Gösterişsiz, şatafatsız.
Orta gelirli bir vatandaş evi görünümde.
Yıllar boyu sürekli saldırıya uğradı bu ev.
Faşistler kırmızı boyalar atarak "kan dökeceğiz" diye tehdit ettiler.
Dinciler taşladılar.
Anarşistler “Hikâyeniz dağlarda başlıyor ve Syntagma'nın ulusal bataklığında bitiyor” diye yazdılar.
Onca saldırıya, onca tehdite rağmen o evi hiç terk etmedi.
İstese en gösterişli, en güvenlikli şatolarda, konaklarda, villalarda yaşayacak ekonomik güce sahipti.
Ama istemedi.
"Ben halkımın arasında yaşayarak mutlu oluyorum" dedi.
O anlı şanlı başbakanları, politikacıları, dünyaca ünlü sanatçıları, tanınmış yazarları, okunur gazetecileri hep bu evde ağırladı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı da.
Saraylarda oturanlara itibarın bina ile olmayacağını gösterircesine.
Geçtiğimiz eylülde kaybettiği eşi Myrto Altınoğlu ile bu evde mütevazi bir hayatı seçti.
Ve iki gün önce bu evde öldü.
Bu ev Yunanistan'ın 3 gün ulusal yas ilan ettiği, dünya medyasının manşetlere taşıdığı, dünya devrimcilerinin "ölümsüz" ilan ettiği Mikis Theodorakis'in eviydi.