Dünyanın bir ucunda, uçsuz bucaksız bereketli topraklarda yaşıyordu..
Kendi halinde sıradan bir çiftçiydi, Pahom..
Daha iyi, daha rahat bir yaşamın hayalini kuruyordu..
Bunun için çok zengin olmalıydı..
Yaşadığı ülkenin kralı çok cömertti..
Herkese istediği kadar toprak veren biriydi..
Pahom kafasına koymuştu..
Gidip kraldan toprak isteyecekti..
Zengin olacaktı..
Gitti kraldan toprak istedi.
"Tamam" dedi kral..
Ancak bir şartı vardı..
“Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar katettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım. Yoksa bütün hakkını kaybedersin.”
*. *. *
Pahom güneşin doğuşuyla beraber başladı koşmaya..
Tarlaları, bağları, bahçeleri arşınladı..
Yüzlerce dönüm araziyi geçti.
Tam geri dönecek, sulak bir yer gördü..
Hızlandı..
Onu da geçti..
Yine tam geri dönecek bu kez çok daha verimli topraklar gördü..
Onları da geçti..
Ancak bir baktı ki, güneş batmak üzere..
Hemen geriye dönmeliydi..
Geldiği yere..
Ha gayret dedi..
Yine koşmaya başladı..
Koştu, koştu, koştu..
Sonra yoruldu..
Nefes nefese kaldı..
Kalbi sıkıştı..
Göğsü patlayacak gibiydi..
Tam başladığı noktaya yaklaştı, burnundan kanlar geldi..
Yere yığıldı..
Bir daha kalkamadı..
Ölmüştü..
Kral atının üstüne Pahom'u izliyordu..
Yanına gitti..
İş işten geçmişti..
Hemen adamlarına bir mezar kazdırdı..
Pahom'u gömdüler..
Kral mezarın başına çöktü..
Hüzünlü bir şekilde mırıldandı..
“Bir insana işte bu kadar toprak yetiyor!”
*. *. *
Tolstoy “İnsan Ne İle Yaşar” isimli eserinde anlatır çiftçi Pahom’un bu hazin ve ibretlik hikâyesini..
Düşünülmesi gereken bir şeydir bu..
Gerçekten insan ne ile yaşar?.
Evle mi, barkla mı?
Köşkle mi, sarayla mı?
Yoksa mutlulukla mı?.
Yaşam denilen bu yol mutlu olmak için iki seçenek sunar..
Biri zenginlik..
Diğeri varlık..
Zenginlik mi insanı mutlu eder?.
Yoksa varlık mı?
İkisi eş anlamlı sanılır..
Oysa farklıdır..
Zenginlik bir sıfattır..
Varlık ise bir kişilik..
En büyük zenginlik insanın kendi varlığıdır..
Aynı zamanda en büyük mutluluktur..
Çünkü varlıklı insan varolmanın farkındadır..
Varlığının bir nedeni olduğunu bilir..
Ve buna uygun davranır.
Ömer Hayyam şöyle der.
"Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok.
Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok.
Sabahlar, akşamlar, sevinçler tasalar yok.
Ben düşündükçe var dünya..
Ben yok o da yok. "
O yüzden varlığınızın farkında olun..
Mutlu olun..
İyi pazarlar..
(Sedat Kaya, Datça)
7 Mayıs 2017
