Yaşamın renkleri çeker insanı...
O renkler ki...
Bir dost, bir arkadaş...
Güven veren yoldaşlık; omuz omuza mücadeleler...
Birlikte yaşanmış iyi-kötü ne varsa aynı heyecanla, bir solukta...
Çeker insanı...
Sevinçleri de olmuştur, hüzünleri de...
Paylaştıkça çoğalmıştır sevgileri de dostlukları da...
O renklerle birlikte...
X
Celal Yılmaz ağabeyi, dostumu, yoldaşımı 18. ayrılık yılında anarken...
Yaşadığımız günler...
Yılmadan sürdürdüğümüz mücadele dolu bir yaşam...
Film şeridi gibi geçip gidiyor gözlerimin önünden...
İş yaşamında...
Türkiye Gazeteciler Sendikası'nda, Türkiye Spor Yazarları Derneği'nde ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nde mesleki dayanışma içinde, gazetecilere özgürlük, sendikasızlaştırmaya karşı direniş ve heyecanla omuz omuza geçen seçim süreçleri unutulur mu hiç?
Türkiye Foto Muhabirleri Derneği'nin kurucuları arasında yer alırken, gösterdiği çalışma heyecanını...
Ve her işe gidişindeki soğukkanlılığı da unutamayız...
X
Özelinde de onun yıldızlarla buluştuğu an neler hissettiğimi...
Nasıl bir acıya düştüğümü vurgulamalıyım...
Siyah bir acı!..
Bir dostu, yoldaşı, ağabeyi yitirmiş olmanın en ağır acısı...
Kolay mıdır insanın yaşamdaki en önemli sırdaşını yitirmesi?
Dün nasılsa...
Bugün de her 24 Kasım geldiğinde aynı acıyı hisseder dururum...
Bana "Celo'suz yaşamı" tattırdığı için isyan ederim!
"Böyle zamansız gitmek yakıştı mı sana koca adam?" diye...
Bir türkü tuttururum "Çökertme"den çıkarım yola, öfkemi-isyanımı durdurmak adına...
X
Yıllar sonra Can Süphandağlı'nın vedası da farklı duygular yaşattı...
Ege Telgraf'ın simge ismi Sezer Doğan ağabeyimizin emanetini, eşi Aylin Süphandağlı ile birlikte ileriye onurla taşıyan Can'ın vedası da zamansız oldu...
Aylin'de ve ailede yarattığı acıyı, çalışanlardaki etkisi unutulmaz...
İlginç bir anısı da bende unutulmazlar arasındadır...
Cumhuriyet'in İzmir Bürosu'nun kapatıldığı haberinin henüz duyulmaya başladığı saatlerde, kapıdan Aylin'le birlikte girişini, bakışlarındaki hüznü ve umutsuzluğu, "Son kale de yıkılırsa biz ne yapacağız?" deyişini de, genç arkadaşlara dönüp, "Arkadaşlar he zaman birlikteyiz, bir isteğiniz olursa kapımız açık" sözlerini de unutamam...
Çünki o sözler...
Gazeteci dayanışması ve ayakta kalabilmek için mücadeleye var olduğunun bir göstergesiydi...
X
Yıllar geçiyor...
Her kasım ayı bizim için hüzünler taşımayı sürdürüyor...
Bizler ne Celal Yılmaz'ı ne de Can Süphandağlı'yı unutmuyoruz...
Unutturmayacağız da!..
Yıldızlar yoldaşı olsun...