1915 yılında İstanbul'da doğdu. Kuleli Askeri Lisesi'ni, Harp Okulu'nu bitirdi. Subaylıktan fıkra yazarlığına geçti. Birçok gazetede yazdı.
Sabahattin Ali'yle , biri kapatılınca "Öteki", "Marko Paşa", "Mâlum Paşa", "Merhum Paşa", "Alibaba" ve tek başına "Zübük" adlı mizah dergilerini çıkardı.
Yazılarından ötürü hapse girdi, sürüldü.
Düşün Yayınevi'ni kurdu.
Sanata; 1944 yılında Millet Dergisi'nde yayınlanan şiirler, fıkralar, gerçekçi hikayeleri ile başladı.
Daha sonra dünyaca tanınan güçlü bir mizah yazarı oldu.
1972'de Nesin Vakfı'nı kurdu.
Bir yıl sonra "Türk Mizahı" adında bir de antoloji düzenledi.
Toplumun aksayan, yergiye elverişli olaylarını; türedi, zıpçıktı tiplerini, mizahın gereği abartmalar, rahat ve oyunlu anlatımlarla sergiledi.
1995 yılında panel ve kitap imzası için geldiği İzmir-Alaçatı'da geçirdiği kalp krizi nedeniyle yaşamını yitirdi.
Roman, hikaye, anı, masal, fıkra, şiir ve gezi yazıları alanlarında unutulmaz eserler verdi ve onlarca ödülün sahibi oldu.
Türkiye'de "yazarlar yazmadıklarından da sorumludur" düşüncesini "yaşam felsefesi" kabul eden Aziz Nesin, 80 yıllık yaşamına yüze yakın kitap, sayısız ulusal ve uluslararası ödül sığdırmakla kalmadı, "gerçek bir aydın"ın nasıl olması gerektiğini de öğretti.
Türkiye gibi bir ülkenin birçok yazarını birinci, ikinci kitabında pes ettiren yayın dünyasında yüze yakın kitap yazmak...
Üstelik de sorgular, sorgulamalar, nezarethaneler, cezaevleri, sürgün evleri, küfürler, tehditler, falakalar zaman zaman işsiz gezdi.
İşsiz kaldığında boyu kadar da kitap yazdı!
Roman, hikaye, anı, masal , fıkra, şiir ve gezi yazıları alanında unutulmaz eserler verdi.
Yapıtlarında, toplumun aksayan, yergiye elverişli olaylarını; türedi, zıpçıktı tiplerini, mizahın gereği abartmalar, rahat ve oyunlu anlatımlarla sergiledi.
Dünya çapında da tanınan güçlü bir mizah yazarı oldu.
Sadece mizah yazarı, öykücü ve romancı değil; tiyatro yazarı, röportaj ve anı yazarı, gazeteci ve şairdi de...
Şiiri hep sevdi.
Zaten, şair olarak başlamadı mı yazın hayatına?
Ama nedense "mizahçı Aziz Nesin" her zaman galip geldi.
Ama O, hasta yatağında bile şiir yazdı "Bize Kefen Dayanmaz" diye:
"Bu kez de yırttım kefeni/ Evvel sevda sayesinde/ Son kez atlattım ölümü/ Bu son sevda sayesinde/ Yaşamam sevda sayesinde/ Ölümüm sevda yüzünden/ Dünyaya gelişim neden/ Peki gidişim neden/ Hepsi sevda sayesinde..."
"Aşkı yazmak değil, yaşamak isteyen" Aziz Nesin, "yaşayamayınca yazdım" demesine karşın yaşamıştır da:
"Demek yazmadan/ Demek okuyamadan/Demek konuşmadan/ Hem de ölmeden yaşanabilirmiş/ Ama sevmeden yaşanmıyor üçgülüm"...
Sevdiğine geç ulaştığında da "Bağışla" demesini bilir Aziz Nesin:
"Ya zamanından çok erken gelirim/ Dünyaya geldiğim gibi/ Ya zamanından çok erken gelirim/ Dünyaya geldiğim gibi/ Ya zamanından cok geç/ Seni bu yaşta sevdiğim gibi."
"Mutluluğa hep geç kalırım/ Hep erken giderim mutsuzluğa" diyen Aziz Nesin için, "Ya herşey bitmiştir çoktan/ Ya hiçbir şey başlamamıştır"tır.
Şiirin son dörtlüğü ise ustanın yaşam öyküsünün de özetidir:
"Öyle bir zamanına geldim ki yaşamın/ Ölüme erken, seviye geç/ Yine gecikmişim bağışla sevgilim/ Seviye on kala ölüme beş"
Aziz Nesin sadece sevgilisine değil kendisini öldürmek isteyenlere karşı da bağışlayıcıdır.
"Ödenmeyen" şiirinin son bölümü, halkına bir hayat armağan eden Aziz Nesin'in bağışlanma dileğidir sanki:
"Utanırım aldıklarım demeye/ Gücüm yetmez borcum ödemeye/ Bende hakkın çoktur halkım/ Değil böyle bir Aziz/ Bin Azizler olsa yetmez/ Aldığını vermeye/ Utanırım halkım helâl et demeye/ Dünya durdukça durasın halkım"
“Nasıl bişey anlasam
Çok kolaydır olması
Nasıl bişeydir anlasam
Sonra kolay ölmesi”
Bu dizeleri de 35 yıl önce yazmıştır Aziz Nesin.
Şu zor günlerimizi ne kadar iyi anlatıyor değil mi?