İzmir’in Kurtuluş Günü
9 Eylül, Cumartesi’dir.
‘’Güzel İzmir’’; artık özgürdür...
‘’Kemal’in Askerleri’’nin , ‘’kılıçları, nalları, elleri ve gözlerinin parıltısı ‘’;
aynı ‘’art arta çakan’’ aydınlık bir bütündür!
Kuvayi Milliye’nin
'’Sarışın Kurt’'unun
10 Eylül Pazar sabahı şehre gelişi de
-tek sözcük ile- muhteşemdir.
İzmirliler
"kurtarıcılarını" sevinç ve coşkuyla karşılar.
Dünyanın ezilen halklarına ve sömürge milletlerine de
‘’umut’’ verildiği bugünde; Hükümet Konağı balkonundan selamladığı ahaliye şunu der
"mütevazılıkla" Mustafa Kemal:
“Bu başarı; milletindir!”
xxx
O gündendir
şu anekdot da; “İzmirlilerin;
armağanı olan bir açık otomobil getirilir
sonradan ismi “Atatürk” olacak Konak Meydanı’na.
Araç; kırmızı beyaz kurdelelerle, güllerle süslüdür.
Sarı Paşa, bu incelikten duygulanır.
Fakat onuruna kurban edilecek kuzuyu fark edince, Ruşen Eşref (Ünaydın) Bey’e dönerek; Çabuk gidin söyleyin; kuzuyu kesmesinler!” der.
Gazeteci-Yazar Ruşen Eşref anlatıyor:
“Koştum, yetişemedim. Beyaz mermere al kanlar yayılmıştı.
Yukarı doğru baktım.
Balkondan çekilmişti Paşa.
Şimdi o anı bir daha hatırladıkça,
saldırganın ordusunu yok etmiş bir Muzaffer Başkomutan’ın
bir kuzu kanı dökülmesine bakamayacak derecede bir insan yüreği taşır olduğunu hasretle bir daha anıyorum..”
xxxx
Bu kez Gazeteci-Yazar Falih Rıfkı Atay anlatıyor;
"İzmir rıhtımındayım.
Gazi'nin karargahı;
Birinci Kordon'da bir köşk.
Alt katın penceresinden ince kuru yanık bir yüz görünüyor.
Mustafa Kemalin yüzü!
Karşısında ayaküstü selâm duran iki İngiliz zabiti var.
Biri deniz komutanı, diğeri filosunun kurmay başkanı.
Donanma rıhtıma yanaşacak kadar yakın.
İnanabilmek için sevinçten gözlerimin yaşını siliyorum.
İngilizler'i Başkomutan'a put gibi selâm durur görmek, içimizin bütün öfkelerini yıkadı, hınçlarımızı soğuttu..."
****
‘’Türk tarihinin tacının verildiği’’ Mustafa Kemâl Paşa,
sonrasında "dağlarında çiçekler açan"
İzmir sokaklarını gezer.
Bir ulus; eşsiz ‘’karizma kariyer vizyon’’
sahibi önderiyle artık ayağa kalkmıştır.
‘’Bütün cihan işitsin ki efendiler, artık
İzmir hiçbir kirli ayağın basamayacağı kutsal bir topraktır’’ sözü O’nundur.
14 Eylül 1922’de belediyece “En Büyük Hemşehri” sıfatı verilir.
Annesi Zübeyde Hanım’ı Karşıyaka’ya emanet eden,
“Ben, bütün İzmir’i ve bütün İzmirliler’i severim.
Güzel İzmir’in temiz kalpli insanlarının da
beni sevdiklerinden eminim” sözlerinin de sahibidir.
O; Türkiye Cumhuriyeti’nin "en büyük değeridir"
İzmir de O’nun Milli Mücadele’yi özdeşleştirdiği kenttir!
Kuvayi Milliye’nin ‘’açık hava müzesi’’dir.
Cahit Külebi Kemalpaşa’sı için ‘’Atatürk’e Ağıt’’ta
yazar bu dizeleri de;
‘’Bir alevdir aldı gitti yurdumuzun gönlünde/
Çorap gibi söküp attı/ Düşmanları ordumuzun önünde/
Bu ne inançtır Gazi Paşa!/ Atının teri kurumadan/
Sürüp gittin yeni yeni savaşların peşinde!’’
xxxx
Dostumuz rahmetli Doç.Dr.Oktay Gökdemir; 12 Ekim 1925’te Atatürk’ün
Kemalpaşa(Nif) Türkocağı’ndaki konuşmasını şöyle aktarır:
“Bütün hayatım da sevinçle geçirdiğim bir gece vardır.
O gece; ordumuzun İzmir’e girdiğini günün burada
geçirdiğim gecesidir.
O vakit buradan geçerken halkın,
resmimi koyunlarından çıkararak beni tanıdıklarını ve
otomobilime atılarak kucakladıklarını unutamam.
Bugün o hatırayı yaşıyorum, bahtiyarım!’’
xxxx
Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu, Kurtuluşun Önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk!
‘’Çağdaş Türkiye’’nin bütün ‘’ilerici mesajlarını’’ İzmir’den veren,
annesini de bu kente emanet etmiş ‘’İzmir Sevdalısı’’...
Kurtuluşun Muzaffer Komutanları;
Mareşal Fevzi Çakmak, Org. Asım Asım Gündüz, Org. Kazım Orbay,
Org. İzzettin Çalışlar, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Kazım Dirik, Kemalettin, Naci, Rafet Bele, Selahaddin Adil, Mürsel, Halit Paşalar…
O’nun ifadesi ile;
“Milletin makus talihini yenen kader adamı”
İzmir doğumlu ‘’İkinci Adam’’ İsmet İnönü…
Ölüme; "Ölsem Ne Gam! İzmir’i kurtarmıştık ya!" diyerek meydan okumuş Yüzbaşı Şerafettin
Teğmen A.Rıza, Teğmen Hamdi, Teğmen Celil, Üsteğmen Selahattin,
Yüzbaşı Fikretler, Binbaşı Zekailer, Bombacı Ali Çavuşlar, Kürt Reşolar...
Hasan Tahsinler, Mustafa Necatiler, Vasıf Çınarlar, Müftü Rahmetullah Efendiler, Yörük Ali, Gökçen Efeler,
Kara Fatmalar…
Akşehirli Mehmet, Antalyalı İbrahim Hakkı,
Nevşehirli Seyit Ahmet ve İzmirli Veyis çavuşlar…Çılgın Türkler’ onlar!..
xxxx
Homeros’un “Gökkubbenin altındaki en güzel şehir”,
Aristo’nun Büyük İskender’e “Görmezsen eksik kalırsın” dediği,
Victor Hugo’nun “bir prensese” benzettiği şehirdir İzmir.
Her 9 Eylül, her 10 Eylül’de de son kurşunu kendine saklayan…
“100 Yıllık Destan”ı yaratan, kurtuluş ateşini yakmış…
“Ege Gerdanlığı” İzmir’in burçlarına Ay-Yıldızlı bayrağı çeken…
“Sağ elimde tabanca, sol elimde idam sehpası.
Samsun’dan İzmir’e öyle geldim” diyen
Mustafa Kemal Paşa…
O’nun Askerleri, Çılgın Türkler, gelir aklıma!..
Her birini -tek tek- ayağa kalkarak selâmlıyorum.
Saygıyla...
Minnetle...
Rahmetle...