Yitirme sakın yürekliliğini,
Güneşin olsun gönlünde,
Ve her şey iyi olacak...
(C.Flaischle)
Yıllar önceydi,
Karataş'taki İzmir Gazeteciler Cemiyeti
Basın Lokali’nde rahmetli Şadan Hocam(Gökovalı),
“1000 Yıllık Dostlar’’dan Okan Baba, Esat Erçetingöz , Nevit Tokdemir , Halil İbrahim Hüner ile “dostluk ve vefa" üzerine sohbet ediyorduk.
Hiç unutmam;
Gökovalı Hoca,
“Aristoteles konuşmaya; ‘Dostlarım!
Dünya’da dost yoktur diye başlardı’; deyince
Baba da "bizi bilmediği için” demişti.
Okan Baba da yıllardır her yazısında yazdığı, her konuşmasında söylediği gibi;
“Binlerce bilim dalının öğretildiği Oxford’da insan soyuna öğretilemeyen tek şey; dostluktur!” ifadesini eklemişti Gökovalı'ya bir karşılık daha vererek...
Ben de naçizane eklemiştim Platon sözünü;
“Dost; hem iyi görünen, hem de iyi olan insandır!..”
xxxx
Okan Yüksel...
Kilisli Okan...
Okan Babamız…
“O, önce yiğit bir 68'li!" Bomba da, kurşunlar da yemiş, hastalıklara direnmiş bir 68'li Abimiz...
O, '‘68 Hareketi'’ ki, kavganın mücadelenin bitmediği anlamına gelir...
1979'dan beri tanırım ben yiğit devrimci 68'li Okan Yüksel Baba'yı...
Okan Baba, bu meslekte bir ömürü güller gibi geçiren, yağmur gibi hüzünlerle yaşayan, yüreğini kan gülleriyle dağlayandır.
Goethe'nin çok güzel bir sözü var;
‘'Yaşamda ya örs olacaksın, ya da çekiç.
Çekiç olacaksan sert vuracaksın, örs olacaksan sert duracaksın.
Ama asla arada kalmayacaksın!’'
İşte Okan Baba -asla- arada kalmayandır!
Her türlü zorluğa, sıkıntıya, belâya, eziyete baş eğmemiştir, tavır almasını bilmiştir.
O, '‘Marifet ölmemek, yaşamakta!
Ölmek kolay, yaşamak zor.
İnsan zora sarılmalı, yılmamalı kolay kolay’' demiş, başını hep yüksekte tutmuştur...
Bilgisiyle, birikimiyle, yaratıcılığı ile, tükenmez kalemi ve karartmadığı sol memesinin altındaki birbir nakışlı cevahiri ile mümtaz bir kalem erbabıdır.
"Palto değil kafa tutan gazetecidir!’'
Umudu sol cebinden eksik etmemiştir Okan Baba!
Her yazısından Kuvvacı bağımsızlık ruhu, sevgi, barış, vefa, hayatı paylaşma yükselendir Okan Baba!
Yazdıklarının gücüyle yaşayandır Okan Baba!
‘Ne güzel şey yazmak sana dair…”
xxxx
Sıra Eski-meyen Dostlarım’dan “Şairim” Cem Seyhun Ünbay 'ın Okan Baba’ya yazdığı “Okan Yüksel” şiirinde;
“O ki, biraz Kilis, biraz Gaziantepli/ Çokça Karşıyakalı, en çok da İzmirli/ Ve hep ve her zaman, Mustafa Kemal Atatürk izindedir/ Hep Nazım Hikmet’tir/ Gezmiş’tir, Yusuf’tur, Hüseyin’dir/ Hep Hasan Tahsin’dir, 9 Eylül’dür, İzmir’dir/ Metin Oktay’dır, Metin Kurt’tur/ Hep Attila İlhan’dır, Şadan Gökovalı’dır/ Spora kalemini, şiire yüreğini/ Gazeteciliğe yıllarını vermiş bir derviş misali/Yazıya hayatını sermiştir/ Toplumcu düşünceden hiç sapmadan/ Kalemini satmadan, inancını kırmadan/ Mücadeleden yılmadan ve yaşamaktan yorulmadan/ Bir çınar gibi ayakta/ Karşıyaka’da Yamanlar’da, Konak’tan Karataş’a7 Öylece beklemektedir/ Bir şiir okunursa bi’ yerlerde/ Bakın tanırsınız onu/ O, hayata atılan bi’ çengeldir/ O, OKAN YÜKSEL’dir...”
xxxx
Sevgiyi, umutları, acıları her dem yaşayan dostların seni bekliyor Baba...
Onuru, gururu, duruşu; yüzüne vuran Okan Baba’yı çok özledik.
"Merhaba”sını özledik... Şiirlerini özledik...
Hadi kalk ayağa be Okan Baba…
Birlikte güneşe doğru yürüyeceğiz kolkola.
Konak Atatürk Meydanı’nda güvercinlere yem vereceğiz.
Pasaport’ta çay içip, Kordon’da tur atacağız.
İzmir Sanat bahçesinde Nazım Hikmet Heykeli önünde onun şiirlerini dinleyeceğiz senden.
“Attilâ İlhan” vapuruyla Karşıyaka’ya geçeceğiz,
güvertede martılara ekmek parçaları atarak ve de “Mahur’’undan dizeler okuyarak;
"Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
o mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
o mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız..."
Bostanlı Barınak’ta pelikanların balık kapmasını seyredeceğiz.
Gülüşünü çok sevdiğimiz iyi insan, dostumuz;
Hadi kalk ayağa Okan Baba, hadi…