Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan hanımefendi övüne övüne açıklamış.
Halka maske satacaklarmış.
Evet devlet halka maske satacakmış!
Tanesi 5 liradan hem de.
Tek kullanımlık üstelik. 4 saatlik
4 saat kullanıp, atılacakmış.
Sonra?
Sonrası ver 5 lira daha.
El insaf.
Devlet şirket midir?
Yoksa şirketlerin devleti midir?
Koskoca devlet kasaba tüccarlığına soyunup, fırsattan istifade vatandaşına para ile maske satar mı?
Satmamalı.
*. *. *
Devlet maskeyi halka parayla satmanın planlarını yaparken, yaşadığım yer Datça'dan güzel haberlerim var sizlere.
Datça'da bedava maske ve çorba seferberliği var.
Mesudiyeli kadınlar müthiş bir dayanışma sergileyerek maske dikmeye başladılar.
Kumaşlar alınıyor, provolar çıkarılıyor ve evlerde yüzlerce maske dikiliyor.
Maskeler güvenli.
Sağlıkçılara danışılarak üretildi.
Üstelik tek kullanımlık değil.
Yıkanabilir.
Kullan, yıka, yine kullan.
Köyümüzdeki yaşlı insanlara birer tane dağıtıldı.
Bazı sağlık kuruluşları Mesudiyeli kadınların diktiği maskeleri kullandı.
Son olarak da Datça Belediyesi tüm çalışanlarına maske vermek için Mesudiyeli kadınlara başvurdu.
Belediye malzemeyi alacak, kadınlar maskeleri dikecek.
Hiç bir karşılık beklemeden.
Bedava.
Sadece insanlar yaşasın diye.
Datça'da bir de çorba dayanışması var.
Alkışlanacak, örnek alınacak bir dayanışma bu da.
D-podatça Pizza'nın sahibi Murat Balıkçı, salgının başladığı günlerde bir duyuru yapmıştı.
"İhtiyaç sahiplerine hergün ücretsiz çorba yapacağım, dağıtımda yardım edecek dostlar arıyorum."
Murat'ın bu çağrısına onlarca duyarlı insan omuz verdi.
Zaten ahçı olan Murat hergün mutfağa geçip en leziz çorbaları yapıyor.Bir anda dev gibi bir dayanışma ordusu kuruldu.
Çorbalar hergün en iyi hijyen şartlarında yıkanan kavanozlara konuyor.
Sonra gönüllü dağıtımcılar, kimi bisikletiyle, kimi özel arabasıyla, kimi de yürüyecek çorbaları ihtiyaç sahiplerinin evine götürüyor.
Bir gün kelle paça.
Ertesi gün kemik sulu.
Daha ertesi gün ezo gelin.
Hergün farklı.
Bol vitaminli.
Sıcak sıcak.
Ve çok leziz.
Ve de ücretsiz.
Hiç bir karşılık beklemeden.
Sadece insanlar yaşasın diye.
Murat Balıkçı'nın fikir babası olduğu bu dayanışma kısa sürede geniş kitlelere ulaştı.
Çok kişi dayanışmaya katkı vermek için seferber oldu.
Katkıda nakit para asla kabul edilmiyor.
Ancak, çorbalık malzemeler, sirke, eldiven gibi hijyen malzemeler alınarak destek verilebiliniyor.
Ve çorbalar kesinlikle kimsesiz, yaşlı, kronik hastalığı olan, gerçek ihtiyaç sahiplerine veriliyor.
Yine ücretsiz.Yakında maske dağıtımına da başlayacaklar.
Yine insanlar yaşasın diye.
Bu arada Datça'daki hayvanseverler de sokak hayvanları için bir mama dayanışma gerçekleştirdiler.
Hayvanlar yaşasın diye.
Datça benzeri dayanışma, yardımlaşma ve paylaşma haberleri ülkenin çok yerinden geliyor.
Ve insan umutlanıyor.
Karanlığın sonu bir ulu şafak mı, yoksa!
Bir Şaman öğretisi şöyle der;
Nehirler kendi suyunu içemezDoğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz
Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez
Güneş kendisi için ısıtmaz
Ay kendisi için parlamaz
Çiçekler kendileri için kokmaz
Toprak kendisi için doğurmaz
Rüzgâr kendisi için esmez
Bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz
Doğanın anayasasında ilk madde şudur:
Her şey birbiri için yaşar!
Birbiri için yaşamak doğanın kanunudur.
Eski çağlarda, komün yaşamda yürürlükte olan bir anlayıştı bu.
Bütünlüğü anlatırdı, özü tek cümleydi:
“Ben, biz olduğumuz zaman ben olurum.”
*. *. *
Koronavirüs bizlere bu gerçeği tekrar hatırlattı.
Ortak düşman karşısında biz olduğumuz zaman, aslında ben oluyoruz.
İnsanlar birbirleriyle dayanışma yapmak zorunda.
Kara günleri atlatmanın tek yolu bu.
Bizleri sadece kendisini düşünen, bencil, şımarık, tüketime endeksli, korkuyla uysallaştırılan birer robot birey haline getirmeye çalışan bu sisteme inat birbirimizle yardımlaşmak, paylaşmak zorundayız.
Bir çok ünlü düşün insanı, İtalya, İspanya, Amerika gibi ülkelerin salgından ağır darbe almasının nedenini buna bağlıyor.
dımlaşmanın, paylaşmanın tarihe karışması.Toplumdaki dayanışma kültürünün yok olması!
"Cehenneme Övgü" ve "Cennetin Dibi" kitaplarının yazarı Psikolog Gündüz Vassaf'ın pandemi sonrası dünya ile ilgili şöyle bir öngörüsü var.
"Toplumlar bu dönemde dayanışmayı, birlikte bir şeyler yapmayı, örgütlenmeyi ne kadar üstlenebilirse, bu bizi o kadar daha güçlü kılacak gelecek için. Toplum çözülürse bu hem devleti kifayetsiz durumda bırakacak, hem de bu, totaliter devletlere davetiye çıkaracak."
Ya dayanışmayı, yardımlaşmayı, paylaşmayı öne çıkaran örgütlü toplumlar.
Ya da daha baskıcı, daha sömürücü, daha totaliter iktidarlar.
Seçim senin insanoğlu!