12 Eylül'de bir kuşak, yargılı yargısız mahpuslara tıkıldı, kurşunlara iplere götürüldü.
Hegesippe Moreau,
12 Eylül'ü sanki 150 yıl önce yaşamış gibi "Gençlerin Cenaze Marşı"nda şöyle der:
"Hepsi öldü göz kırpmadan; yiğitler gibi / umutsuzluğun kolu kanadı yok / tutalım gözyaşlarımızı, tutalım bari / duralım karşısında cellatların, dimdik."
12 Eylül bir hain cendereydi, bir kalleş kuşatmaydı.
"Asmayalım da besleyelim mi?" felsefesi, bir kuşağı teslim alma veya yok etme görüşüydü.
"Bu çocuklar büyüdüler bayraklarla / türkülerle ta beşikten beri / Sesleri dolaştı durdu, sesleri / alçaktan alçaktan, kulaktan kulağa / Sabrımız taştı, haydi haydi / tembel yarınlarda çiçekler açsın / Yoksa bu halk, bu kocaman halk / ağına düşecek gene köleliğin / etmişken az önce düşmanı darmadağın / kazanmışken az önce büyük zaferi / gene mi yaşayacağız o kanlı üç günü / kaldırmak için zorbalığı, kulluğu / açlığı, yoksulluğu kaldırmak için."
****
Erdal Eren...
Birden Pacheo'nun seslendiğini duyar gibi olurum yıllar öncesinden
İspanya'da;
"öldürdüler sevgiyi/ve seven insanları/ öldürdüler/ ve türkü söyleyenleri..."
Sürdürüyordu "Tomurcuk" adlı şiirinde sözlerini Pacheo;
"öldürdüler ne varsa/ bu canım topraklarda..."
Yüreklere bir hançer gibi saplanan bu dizeleri sanki bu ülkenin yöneticileri duysun diye sürdürüyordu Pacheo;
"öldüremediler ama/ bu tomurcuğu/ ha patladı patlayacak/ bu tomurcuğu."
****
17 yaşındaydı Erdal Eren.
Gözünü kırpmadan, yiğitler gibi ölüme gitti.
Direnci ile, onuru ile...
Sol meme altında yürek adı verilen et parçası çarpana dek adın unutulmayacaktır.
Bin yıl geçse de yaşayacaksın sen...