MENÜ
İzmir
Gündem Çeşme
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
BİR AVUÇ ALKIŞ
Sedat Kaya
YAZARLAR
28 Mart 2024 Perşembe

BİR AVUÇ ALKIŞ

Alkış sezonundayız.
Bugünlerde ülkenin her köşesinden alkış sesleri yükseliyor.
Hangi siyasetçi, nerede konuşsa çılgınca alkışlanıyor.
Yüzlerce insan birlikte el çırpıyor.
Cemil Meriç, "bugünün ayak takımı kahramana değil, maskaraya alkış tutar" demişti bir zamanlar.
Ağır bir söz.
Cemil Meriç'in "ayak takımı" benzetmesi bir yana bugün profesörler, bilim insanları da alkışlıyor siyasetçileri.
Bazı sanatçılar bile.
Merhaba Orhan (Gencebay) baba! 

Alkış bir beğeni, onaylama eylemi.
Ve bu beğeni eylemi yeryüzündeki canlılar arasında sadece biz insanlara özel.
Primatların bazıları alkışı tepki ya da korkutma amaçlı kullanıyor.
Antik çağda alkış tıpkı bugün primatların yaptığı gibi bir tepki eylemiydi.
Söylenceye göre MS 600'lerde bizim Kapadokyalı Bizans İmparatoru Heraklius'un tahtı sallanıyordu.
Bölgesinde barış rüzgarları estirerek, savaşlardan yorulmuş halkın gözüne girmek istiyordu.
Bu amaçla uzun süredir düşman olduğu sevmediği bir kralı İstanbul'a davet etti.
Amacı misafir kralı halkın gözünde küçük düşürmekti.
Bir plan yaptı.
Kral konuşurken halkın içinden bir grup insan konuşmanın duyulmaması için ellerini çırpacaktı.
Öyle de oldu. Kalabalık içinde önce birkaç kişi alkış yaptı, ardından tüm topluluk.

Alkış siyasette "kelebek etkisi" gibidir. Kalabalıklar içinde küçük bir şakşak bir anda yüzlere, binlere ulaşır.
Heraklius'un tepki için yaptırdığı bu alkış eyleminin, Bizans'ta zaman içinde övgüye dönüştüğü ve tüm Avrupa gibi Osmanlı'ya da geçtiği söylenir.
Osmanlı toplumunda Şakşakçılığın adı: Alkış Çavuşluğu idi. 
Alkış Çavuşları ’nın tarihimizde sahne sanatlarındaki uygulamadan daha ilginç bir iş üstlendiklerini biliyoruz.
Alkış Çavuşları padişah ve devlet büyükleri 
bir topluluk karşısına çıktıkları zaman,  törenlerde tahta otururken ya da kalkarken halkı alkışa teşvik eden görevlilerdi.
Bir bakıma şakşakcı. 

Şakşakcılık ile alkışı ayırmak gerek.
Günümüzde sporda, sanatta alkış övgülerin en güzelidir.
Siyasetteki gibi yapmacık değil, yürektendir.
Mücap Ofluoğlu’nun dizeleriyle alkış en uygar insan sesidir. Tiyatroda yansır, yankılanır. Dinlenir, yaşanır alkışlanır. 

Söz tiyatroda açılmışken yaşanmış bir olaydan söz edelim. 

1946 yılıdır.
İzmir’in soğuk bir kış akşamında Avni Dilligil 
yönetimindeki İzmir Şehir Tiyatrosu Shakspeare’in Macbeth Tragedyasını sahneler.
Salonda sadece 11 kişi vardır.
Buna rağmen perde zamanında açılır ve Macbeth tüm ciddiyetiyle sonuna kadar oynanır. Oyun  boyunca salondan çıt çıkmaz. Sobayla ısıtılmaya çalışılan salondaki 11 seyirci soğuktan büzüşerek oyunu sonuna kadar izler. 
Nihayet boru ve trampet sesleri arasında oyun biter, perde kapanır. Oyuncular selam vermek için sahneye dizilip, perdenin açılmasını
beklerler. 
Ama salondan değil alkış çıt sesi bile gelmemektedir. Avni 
Dilligil, Mücap Ofluoğlu’na yaklaşır, şaşkınlıkla söylenir. 

"Yahu nasıl şey bu? Hiç Alkış yok. Ne yapmalı?” 

Ofluoğlu da şaşkınlık içindedir. Kem küm bir şeyler söylemeye çalışır. 
Sonunda Avni 
Dilligil, “Ben bilirim ne yapacağımı” deyip perdeciye seslenir. 

“Aç oğlum perdeyi!” 

Perdeci iplere asılır. Sahnedeki otuz kişi ile ısınmak için salondaki  sobanın başına toplanan onbir  seyirci sessizce birbirlerine bakarlar. 
Avni Dilligil iki adım öne çıkıp salondakilere bağırır.
“Beyler, Macbeth bitti. Bitti”.
Isınmaya çalışan seyirciler arasından titrek bir ses cevap verir.
"Tahmin etmiştik!" 

Alkış sadece elin bir eylemi değildir. Beyin ve düşünce ile oluşan  uygarlığın simgesidir. 
Sanata alkış lütfen! 

Ama unutmayalım.
“Zorba çağında korkular da alkış alır.”

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gündem Çeşme