MENÜ
İzmir
Gündem Çeşme
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
AŞK İLE SEVEBİLMEK BİR GÜZELLİĞİ.
Sedat Kaya
YAZARLAR
21 Ocak 2018 Pazar

AŞK İLE SEVEBİLMEK BİR GÜZELLİĞİ.

“İnsan yaşadığı yere benzer” der, Edip Cansever. 
“O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer. 
Suyunda yüzen balığa, 
Toprağını iten çiçeğe, 
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine.”

Bazı insanlar gerçekten yaşadığı yere sevdalıdır.
O yerin suyu, toprağı, hayvanı, dağları, ormanı, insanı için çalışır.
Yüreği o yer için atar.
O yer için gülmek ister.
Ve bilir ki; “Gülmek, bir halk gülüyorsa gülmektir.”
Bazen tek başına kalır.
Ama yılmaz, çabalar.
Aşkla çalışır.
Kemal Aşk gibi mesela.

Tarih 25 Haziran 1909’du.
Türkiye tarihinin en büyük sel felaketi Tokat’ta yaşandı.
Behzat Deresi taştı, köprüler, evler, dükkanlar yıkıldı.
500’den fazla insan öldü.
Daha önce de yaşanmıştı benzeri felaketler.
Daha sonra da yaşandı.
1923’te, 1939’da, 1946’da, 1949’da Tokat hep sel felaketleriyle anıldı.
Ağıtlar hep sel için yakıldı.
Su taşkınları sanki kaderiydi Tokat’ın.
Halkın diline destan olmuştu.
“Tokat selden, Sivas yelden yıkılacak.”

Ta ki 1955 yılına kadar.
1955’te Orman Bakanlığı bir müdür atadı Tokat’a..
Erozyonla Mücadele ve Mera Islahı Tatbikat Grup Müdürü Kemal Aşk.
Önce “Yağmuru düştüğü yerde tutmak gerekir” dedi.
Sonra aşk ile çalıştı,
Dağları, tepeleri ağaçlandırdı.
Dereleri ıslah etti.
Gece gündüz durmadı.
Sarıkaya, Çardıbat, Kızılöz ve Gıj Gıj dağlarını ağaçlandırdı.
Dinamitlerle yamaçları açarak, taş duvarlı ve dikim çukurlu hendekler yaptı. 
Hendekleri taşıma topraklarla doldurup ağaçlandırdı. 
5600 hektar bozuk meşeliği budayarak daha çok sürgün vermelerini sağladı.
Kovan getirip köylülere dağıttı. 
Ağaçlar gürleştikçe, dibinde çiçekler açtıkça, arıcılık gelişti. 
1200 hektar merayı ıslah ettirdi.
Köylüleri meyveciliğe ikna edip 60 bin meyve fidanı dikilmesini sağladı.
Dört yıl sonunda tarihe “Tokat’ı kurtaran adam” olarak geçti.
Artık Tokat sel felaketi yaşamıyor.
Kemal Aşk’tı bunu yapan.
“Aşk” ile çalışan adam.

Adı Jadav Molai Payeng'di.
Bir Hintliydi.
Bir orman işçisi.
Görev bölgesi Majuli Adası'ydı.
Ada çoraktı.
Sellerden ve erozyondan adeta çöle dönmüştü.
Tek bir ağaç bile kalmamıştı.
Bitki örtüsü yok olmuştu.
Hayvanlar ölüyordu.
Özellikle yılanlar.
Jadav bundan çok etkilendi.
Hayvanlar ölmemeliydi.
Adaya hayat vermeliydi.
1979 yılında kolları sıvadı.
Her gün bir fidan dikti.
Çevresi alay etse bile o yılmadı.
Hiç üşenmedi.
Hiç yorulmadı.
Aşk ile çalıştı.
Sürekli fidan dikti.
Her gün, her gün, her gün.
Kendi elleriyle tek tek dikti.
Haftalar ayları kovaladı.
Aylar yılları.
Tam 37 yıl.
37 yıl sonunda 1380 dönümlük çorak ada bir ormana dönüştü.
Majuli Adası ormanlık bir cennet oldu.
Bugün kendi adının verildiği Molai ormanı yüzlerce hayvana ev sahipliği yapıyor. 
100’ün üzerinde geyik ve tavşan var.
Gergedanlar, filler, maymunlar ve hatta vahşi Bengal Kaplanı da bu ormanda yaşıyor.
Ayrıca yüzlerce kuş çeşidi de bulunmakta.
Majuli Adası her yıl binlerce turist çekiyor.
Ve adayı kurtaran bu adam artık ülkesinde bir kahraman.

Bir güzel insanla tanıştım Datça’da.
Datça Kültür Sanat Dayanışması’nda.
Ressam Ibrahim Ciftcioglu
Renklere hükmeden adam.
Datça’da kültür ve sanatın gelişmesi için yanıp, tutuşanlardan.
Aşk ile çalışanlardan.
Geçenlerde aradı.
Datça’da 20 yıl önce yayınlanan “Balıkaşıran Gazetesi” nin arşivini toplamış benim için.
Aslında Datça için.
Müthiş bir arşiv.
20 yıl önce Datça’da neler neler yaşanmış?
Ne haberler, ne hikayeler!
Can Baba’dan şiirler, fıkralar.
Halkın isyanları, direnişleri. 
Datça’nın 20 yıl önceki herşeyi.
Bazılarını zaman zaman burada paylaşacağım.

İbrahim abi, bir yorumunda şöyle yazmış.
Çok etkiledi beni.
İzin almadan kullanıyorum.

“Manilerimizin türkülerimizin aşkına.
Zeytinin, domatesin, bademin aşkına.
Koylarımız aşkına.
Yenildiği için değil, bu coğrafyada sanat ve kendini üretmek için burada olanlar aşkına.
Kendim olmak aşkına.
Biz olmak aşkına.
Kim demiş yılgınız?
Kim demiş aşkımızdan ve ütopyalarımızdan vazgeçmişiz?
Gökyüzünü fethetme ruhuyla yola çıktık.
Son istasyon gözükürken, yılan ve vazgeçen namerttir.
Geçmişimiz şahittir.
Geleceğe bizimle yürümeyenler olursa köşesinden utançla seyretsin.
İyiyiz, güzeliz, temiziz, hilesiz. hurdasız aşkın aşıkıyız.
Selam olsun geleceğe.
Selam olsun yol arkadaşlarımıza.
Selam olsun yoldaşça kolkola girenlere.
Selam olsun küçük beklentilerden sıyrılabilenlere.
Selam olsun egosu tavan yapmış.kendinden baskasını görmeyenlere.
Selam olsun kariyer ve mevki hırsından çatlayanlara.”

Bu sözlere ne denilebilir ki.
En iyisi Adnan Yücel’e bırakayım sözü.
“Aşk demişti yaşamın bütün ustaları 
aşk ile sevmek bir güzelliği 
ve dövüşebilmek o güzellik uğruna. 
İşte yüzünde badem çiçekleri 
saçlarında gülen toprak ve ilkbahar. 
Sen misin seni sevdiğim o kavga, 
sen o kavganın güzelliği misin yoksa.”

Selam olsun yaşadığı yer için “aşk” ile çalışanlara.
(Sedat Kaya, Datça)
19 Ocak 2018


Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2025 Gündem Çeşme