Muhalif tavırlı, dik duruşludur.
Saraylara davet edilmez, ‘’Akil İnsan’’ da olmadı!
Gezi Parkı direnişinde ön saftaydı!
Yanındakilerin çoğu tüydü; kimi de suspus(!)
O hiç susmadı; cesurdu!
***
Üç yıl önce...
’Gezi’deki tavrı, Sosyalist Enternasyonal’deki konuşması ve
tweetleri!’’yüzünden çok sevdiği
İstanbul Şehir Tiyatroları’ndan atılmıştı.
Çanakkale -Eceabat’ta beraberdik,
o çaylı sohbette anlatmıştı;
‘’B.Bertolucci’nin ‘1900’ diye bir filmi vardır.
Öyküsü; İtalya’da 1900 yılında geçer.
Toprak ağası torunuyla, bir rençber torunu
arasında geçer.
Zengin ve fakir ikileminden o yüzyıla bakar.
Filmin sloganı şudur:
‘Senin olaylar karşısında sessiz kalman,
aslında durumu desteklemendir!’
Ben insanların sessiz kalmasını,
taraf olarak görürüm.
Sessizliğin bedeli, konuşmaktan daha ağırdır.
Konuşmanın bedeli herkesin önünde ödenir.
Susmanın bedelini yatağında gece vicdanına ödersin!
İnsanın kendi kendine ettiği kötülük; daha başkadır.’’
Sonrasında…
Susmamıştı, sessiz kalmamıştı, itaat etmemişti
‘’Spartaküs Levent!’’
Güç de olsa kendi tiyatrosunu kurarak kariyerine devam etmişti.
***
İngiliz hümanist Sir Jülien S.Huxley
"zincirin en tehlikeli halkası; itaattır" der.
Üzümcü, ‘’biat kültürüne’’ karşı gelen kimlikti…
Emekten, sevgiden, barıştan, dostluktan yanaydı.
İşsiz kalmıştı!..
Ben daha sonraki karşılaşmamızda tiyatro sevdalısı
bir dostumun mesajını aktarmıştım kendisine;
‘’Gönül Tiyatroları’nda dolaşanı, Şehir
Tiyatrolar’ından kovsanız ne olur.’’
Aynı sohbete katılan ‘’Halkın Avukatı’’ Murat Ergün de
Muhsin Ertuğrul Hoca’nın sözüyle katkıda bulunmuştu;
‘’Seyircinin hükmü kesindir, temyize gitmez !’’
***
Levent Üzümcü yeni kitabı ‘’Boyun Eğme’’de,
‘’demokrasinin tüm olanaklarıyla demokrasi yok etmekte olan, bunun farkında bile olmayan
bir kitleyle karşı karşıya olduğumuzu,
üstelik aynı ülkede yaşayıp aynı yemekleri
yediğimiz halde, aramıza sıkışmış
yüzyıllar olduğunun da farkında olduğunu’’
aktarıyor.
Kendisine yönelik tehditleri,
karşılaştığı sahtelikleri, gün içinde
‘’Alo Levent Abi’’ ile başlayan hiç tanımadığı
kişilerle yaptığı telefon görüşmelerini
(ki çoğu haksızlığa uğrayan,
destek isteyen üniversiteliymiş),
sosyal medya lincini, sanat-devlet ilişkisini
sade bir dille anlatıyor.
Sonra da şöyle sesleniyor okurlarına;
‘’Kardeşler, canlar, dostlar, iyi insanlar,
insanlığını üç otuz paraya satmayanlar.
Daha iyi, daha yaşanabilir, barış içerisinde
bir geleceği ummanın ve istememin bile
terörist damgası yememize yettiği
bir fikirsizlik zindanının mahkumu değilim.
Olmayacağım.
Siz de olmayın.
Güçlü olun.
Korkmayın.
Boyun eğmeyin!
***
Kitabın ‘’takdim’’ini yapan Cengiz Toraman’a göre
Levent Üzümcü bu ülkenin namuslu ve vicdanlı
insanlarının inadı!
Görmezden, duymazdan gelmeyen,
başını öte yana çevirmeyen, ‘’banane’’ demeyen ‘’vicdanlı’’!
‘’Boyun Eğme-z Levent Üzümcü’’nün -kitabının son
sayfasındaki şu sözlerine katılmamak olası mıdır?;
‘’İnsanlarla göz göze gelmekten, merhaba demekten,
hal hatır sormaktan imtina etmeyin.
Mutlaka bir sivil toplum kuruşuna
girin ve orada mücadele edin.
Gücünüzün farkında olun.
Demokrasi beden ağırlığı
üzerinden yürüyor ama akıl ağırlığı
daha çok etkilidir. Bir gün biri gelir ve
halkın kaderini değiştirir ama
o biri de her dakika gelmiyor,
bu gerçeği sizden daha iyi bilecek kim var?
Bir başkası yok siz varsınız.
Lütfen yılmayın. Lütfen boyun eğmeyin!’’
Benden de ‘’dostum’’
Tiyatronun Spartaküs'ü Levent Üzümcü’ye;
‘’Cesurlar gölgesini bile çiğnetmez!’’
***
‘’Boyun Eğme’’yi okuyun, okutun!..
