"Ben Milli Mücadele’ye çıktığımda ordunun da halini gördüm, saltanatın da. Bir de bağımsızlık ışığı gözünden parlayan Dr. Hikmet’i…"
(Mustafa Kemal Paşa)
Sivas Kongresi,
Mustafa Kemâl'in Amasya Tamimi’ni
açıkladıktan sonra
-bir çağrı üzerine-
"1.Dünya Savaşı'ndan sonra işgale uğrayan
Türk topraklarını kurtarmak ve
ulusun bağımsızlığını sağlamak
için çareler aramak" amacıyla seçilmiş
millet temsilcileriyle gerçekleşti.
Alınan 8 kararla -özetle-
"milli sınırları içinde
vatan bölünmez bir bütündü; parçalanamazdı!
Her türlü yabancı işgâl ve müdahalesine
karşı millet topyekun kendisini
savunacak ve direnecekti!
Kuvay-ı Milliye; tek kuvvetti, milli iradeyi
hakim kılmak temel esastı.
Manda ve himaye de -asla- kabul edilemezdi!.."
Cumhuriyet'in kilometre taşlarındandır bu kongre!
Kurtuluş Savaşı'mızın ve Cumhuriyetin temelleri atılmıştır!
Büyük Önder Atatürk,
108 gün Sivas'tan yönetmiştir
Milli Mücadele'yi.
(Sunay Akın'dan bir anekdottur. Sivas Kongresi için kente giden Mustafa Kemal Paşa, Sivas Sultanisi'nin ikinci katındaki odada, yatağın üzerindeki yastığa işlenmiş
iki dizeyi görür: Dünyanın makamıyla gururlanıp incitme insanı..."
Ankara'dan önceki Milli Mücadele'nin karargahıdır Sivas!
1937'de
"Burada bir milletin kaderini etkileyen kararlar verilmiştir" demiştir Atatürk...
Tıbbiyeli Hikmet...
Kongrenin simge isimlerinden bir öğrenci lideridir.
(Hikmet Boran; Askeri Tıp 3’teydi)
14 Mart 1919’da İstanbul işgal altındayken,
bir grup arkadaşıyla, okuluna dev bir Türk Bayrağı asmıştı.
Sivas'a gelmeden önce
günlüğüne
şunları yazmıştır;
"Kuşluk vakti penceremin önünde, karanfil ve zakkum çiçeklerinin arasında turkuaz renkli akıp giden boğaza bakmaktayım. Bugün İstanbul’dan ayrılmaktayım.
Tıbbiye eğitimimi hürriyet içinde tamamlamak için mutlaka geri döneceğim.
Bekle beni İstanbul!"
İstanbul'dan Anadolu'ya geçmiş ve sınıf arkadaşı Yusuf Balkan'la Milli Mücadele'ye katılmıştır.
****
Tarih onu
"henüz 18 yaşındayken de
Sivas Kongresi'ne üniformasıyla katılan
38 delegeden biri" olarak yazacaktı!..
Mustafa Kemâl ile şu ünlü diyalogunu da!:
"Paşam!
Delegesi bulunduğum Tıbbiyeliler
beni buraya istiklal davamızı başarmak
yolundaki çalışmaya katılmak üzere gönderdiler.
Mandayı kabul edemem!
Eğer kabul edecek
olanlar varsa, bunlar da her kim olursa olsun,
şiddetle reddederiz!
Manda düşüncesini siz kabul ederseniz
sizi de reddeder;
Mustafa Kemâl’i
-vatan kurtarıcısı- değil,
-vatan batırıcısı- olarak adlandırır ve kınarız."
Mustafa Kemâl, gencin söylediklerinden
etkilenir ve ona şunları söyler:
"Evlat, müsterih ol !
Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum.
Biz azınlıkta kalsak dahi, mandayı kabul etmeyeceğiz!
Parolamız tektir ve değişmez:
Ya İstiklal Ya Ölüm!.."
****
Sonra...
Mustafa Kemâl, Tıbbiyeli Hikmet'i alnından öper;
ardından da şu sözleri sarfeder:
"Gençler, vatanın bütün ümit ve istikbali size, genç
nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır!"
Tıbbiyeli Hikmet (Boran) da,
"Varol Paşam!" diye bağırarak Mustafa Kemâl’in elini öper.
Atatürk, Büyük Nutuk’ta da yiğitliğinden söz ederek "onurlandırır" Tıbbiyeli' Hikmet'i...
****
"Tıbbiyeli Hikmet" "Sıhhiye Subayı" olarak
Milli Mücadele’ye katılır.
9 Eylül 1922'de İzmir'e giren "Kemal'in Askerleri"nden biridir de!
Cebeci Askeri Hastanesi'nde tifüs aşısı araştırmaları yapar.
Savaş cerrahı olarak Doğu'da göreve talip olur.
Rütbesi de Albay olmuştur.
Yasa çıkınca da Boran soyadını alır.
(Ünlü sunucu Orhan Boran; oğludur.)
Atatürk kendisini milletvekili yapmak istese de bu arzusu bir türlü gerçekleşmez.
Henüz 44 yaşında Sarıkamış’ta karda mahsur kalan Mehmetçiklere ulaşmaya çalıştığı sürecin sonunda hastalanmıştır.
Ciğerleri iflas etmiş,
aramızdan ayrılmıştır.
Mustafa Kemâl Atatürk'ümüz,
Tıbbiyeli Hikmet, Yol Arkadaşları,
Nâzım Hikmet’in "Kuvayi Milliye Destanı'nda yazdığı gibi;
'bir müthiş ve mukaddes macerada, ön safta, en ön sırada, şahlanıp ölebilmeyi' öğreniyoruz." diyebilenlerdir!
Onlar tam bağımsızlığımızın mimarlarıdır!
Kurtuluş kavgamızın derin izleri olanlardır!
Bir destansınız siz destan!..