Koparılması mümkün olmayan tek bağ;
anne ile evlât arasındadır
(Sokrates)
8 Temmuz 2018’de Çorlu’da tren kazası meydana geldi.
7’si çocuk 25 kişi hayatını kaybetti,
300 kişi ise yaralandı.
Aslında tren kazası değil “tren katliamı” desek daha doğru olur.
Beş yıl geçti katliamın üzerinden.
Hukuki sürecinde büyük skandallar yaşandı.
Aileler adalet mücadelesi verirken, suçlu gösterildi. Kriminal ilân edilenler oldu.
Coplandılar, gaz yediler, gözaltına alındılar.
Haklarında davalar açıldı.
Gaddarlık gördüler, vicdanlara sığmayacak muamelelerle karşılaştılar.
xxxx
Çok Değerli Meslektaşım ve Dostum Mustafa Hoş , katliam davasını en iyi takip eden gazetecilerdendi.
Ona göre,
Çorlu “Aymazlığın, insansızlığın, insana yabancılaşmanın en üst noktası.
O raydaki çimentonun, balastın, herhangi bir şeyin insandan daha değerli olması.
Bunu göze soka soka gösteriyor olmaları.
Devam ediyor Hoş; “İnsana bu kadar nasıl yabancılaşılıyor anlamakta zorlanıyorum.
Yani, ‘Adalet istiyoruz’ diyor başka bir şey söylemiyor aileler.
Adalet isteyen insanı nasıl döversin ya?
8 Temmuz’dan beri her bir davranış, her bir hoyratlık aynı oranda devam ediyor.
Sürekli kötülükte kendilerini aşıyorlar.
Hayatında karakol görmemiş, adliye görmemiş insanları sokaklarda adalet aramak zorunda bırakıyorlar ve bu arayışta da korkunç bir gaddarlık sergiliyorlar.”
xxxx
İşte bu gaddarlıkla,
işte bu vicdansızlıkla, işte bu adaletsizlikle -umarsızca- mücadele eden bir isim de; katliamda 9 yaşındaki oğlu Oğuz Arda’yı yitiren Mısra Öz'dür.(Oğlunun adına bir çocuk derneği de kurdu)
O mücadele sürecini
4 yıllık bir uğraşla kitaplaştıran, böylelikle evlâdının adını ölümsüzleştirmek isteyen bir anne
Mısra Öz.
“Kısacık hayatına çok sayıda başarı ve birbirinden güzel anılar sığdıran, beni büyüten oğluma” ifadesiyle Oğuz Arda ‘ya ithaf kitabının ismi de
“Hep 9 Yaşında-Bir Melek Masalı”.
Mısra Öz,
Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan kitabında, “Daha yasını bile tutamadan giriştiği ve beş yıldır sürdürdüğü hukuk ve yaşam mücadelesini, davacıyken davalık olmayı, hep Oğuz Ardalı rüyalarını, onun GS sevdasını”
yazıya dökmüş.
“Bu topraklarda liyâkatsizliğin, adaletsizliğin karşısında nasıl durulması gerektiğini ve bu yolda neler yaşadığını” anlatmış; “Adalet rayların altında kalmasın” diye;
“Gözümü açıyorum. Odamdayım.
Etrafıma bakıyorum.
Yanımda olup beni bekleyen insanları görünce zihnim yerine geliyor.
Sanki içimde depremler oluyor.
Volkanlar patlıyor içimde.
Her patlamada bir uzvumu kaybediyorum.
Oğlumun bir daha yanımda olamayacağı düşüncesi içimi paramparça ediyor.
Bu gerçeğin altında kalırken çığlıklarla canımı teslim ediyorum.
Ciğerlerim yanıyor sanki.
Avaz avaz nefesim beni yakıp soluksuz bırakıyor.
Soluksuz kalınca sızıyorumUyanıyorum. Soruyorum.
Oğlum nerde?”
xxxx
13 Haziran 2019...
Katliamda yakınlarını kaybedenler Ankara'da Anayasa Mahkemesi önünde bir basın açıklaması yapacaktı.
Yakınlarının fotoğrafları basılı tişörtler giymişlerdi.
Bunlardan birisi de Mısra Öz’dü.
Sorumlu Emniyet Müdürü “Milletvekillerini ayırın, diğerlerini süpürün” emrini verince ortalık karıştı, bir polis Mısra Öz’ü kolundan tutup kaldırıma fırlattı.
O da şu tweeti paylaştı sonra:
“Beni istediğin kadar tutup fırlat!
İstersen bu hayattan kopart!
Ölümden mi korkacağım?
Son nefesime kadar haykıracağım Oğuz Arda!
Hak Hukuk Adalet diye! Bu yapılanlar Türkiye’nin utancıdır.”
Özlemi geçen yıllar kadar ağırdı anne Öz için.
Dünle bugünü harmanlıyordu.
Sımsıkı sarılmıştı anılara ve sımsıkı tutunmuştu sevdiklerine.
Kendi ifadesiyle; “Yaşam serüveni
Oğuz Arda’nın sonsuzluğunun içindeydi artık.”
xxxx
Evet,
bugün tam 1910 gün oldu.
Adalet yerini bulmadı Mısra Öz ve onun gibi acı yüklülerin...
Mısra Öz’e göre; adaletin olmadığı ülkede yaşamak kadar zor bir şey olamaz
Acısı hiç dinmeyecek, yası da bitmeyecek ama sorumlu herkesin bedel ödeyeceğine inanıyor o.
Başka çocuklar, insanlar yok yere ölüp gitmesin diye.
Oğluna kavuşmak için sabrediyor,
“Hesap sormak için de elbet sabrederim.
Öfkem ve acımda boğulun” diye haykırıyor, sonra da ekliyor;
“Bir varmış bir yokmuş ile başlar bütün masallar.
Benim de masalımda da bir vardı.
Birden yok oldu.”
OĞUZ ARDA;
HEP 9 YAŞINDA…