Küçük halam 90 yaşında bir emekli edebiyat öğretmeni. Covid 19 sokağa çıkma yasaklarına kadar hep hareketli yaşadı.
Her gün arkadaşlarıyla buluştu, alışverişe gitti, elektrik, su, telefon faturalarını bile tek tek gidip elden öderdi.
''İnternet bankacılığı" diye bir şey var' demedik hiç, bu rutin hareketlerin ona her türlü iyi geleceğini düşündük.
65+ yaş yasakları başlayınca sokağa çıkmak için çok direndi.
****
Defalarca halayı apartman girişinde yakaladım, “ne münasebet, bizi bu kadar evde tutamazlar, hakları yok” diye bastonunu havalarda sallayarak bağırıp, çağırıp çıkmaya çalışıyordu.
Sonunda da binanın önünde biraz dolaşır gibi yapıp evine dönüyordu.
****
Zamanla dışarı çıkma isteği azaldı, azaldı ve bitti.
Bu sefer bankadan çektiği bir tomar parayla evde mahsur kaldı.
Nakit paranın yasaklarda işe yaramadığını anladı. ona bir kredi kartı çıkarttım, internetten alışveriş etmesini, internet bankacılığını kullanmasını öğrettim.
İlk yardımsız internet siparişinde 18 tane salça gelince çıldırdı ve internet mihraklarının onu dolandırdığını sandı. verdiği siparişte 18 adet yazdığını, butonlara yanlış basmış olduğunu, son tuşa basmadan evvel tek tek kontrol etmesi gerektiğini anlattım. Salçaları dağıttık.
****
Yasaklar gevşeyip, limitli de olsa 65+ için sokağı çıkma izni gelince, günün en sıcak saatleri seçilmişti ama olsun, halaya hemen müjdeyi verdim.
Zaten televizyondan duymuş, ‘dışarı çıkmak istemiyorum’ dedi.
Hem korkmuş, hem de evde oturmaktan neredeyse yürüyemez hale gelmişti.
****
Geçen ay Yalova’ya gitmesinin iyi olabileceğini düşündük, 'yürürsün bol bol' dedim.
Orada bir sitede düzayak, küçük bir evi var.
Kış boyunca ballandıra ballandıra anlattığı, gitmeye hep can attığı evine gitmesi için zor ikna ettim.
Sadece İstanbul’daki evinden internet siparişi verilebildiğini sanıyormuş, İstanbul'daki internete kayıtlıymış çünkü. aynı siparişlerin Yalova’daki internetten de verilebileceğini anlattım.
****
Velhasıl üç hafta önce kedisi ve balkonundaki çiçekleri de alıp Yalova’daki evine yerleşti.
İlk günler hava yağmurlu ve biraz soğuktu ama sonra yoluna girdi hayat.
****
Geçen hafta gündüz vakti uzanmış, elinde gazete uyuyakalmış.
İşte olanlar o uykuda olmuş.
Halayı hastaneye kaldırdılar, beyinde pıhtı atmış, büyük bir parçaymış, yoğun bakımdaydı hep.
Şuur gidiyor, geliyor.
Sağ taraf felç, konuşamıyor, yiyip içemiyor.
****
Dün sol eliyle elimi tuttu bir saat, arada da sıkarak.
Sanki benim elim olduğunu bilir gibi tuttu.
Gözleri açık ama göz göze gelmeyi başaramadık, bir tık yukarı bakıyor hep.
Cuma gün çıkartıyorlar hastaneden, tutamıyorlarmış çok.
****
Yalova’da kalacak bir süre.
Evi hazırladık.
Motorlu bir yatak aldık.
Raporları alıp İstanbul’da başka bir doktora göstereceğiz. yapılacak çok bir şey yok, top onda.
Erkeklerin aksine Çerkes kadınları uzun yaşar, kuvvetli olur.
****
Halanın evdeyim şu an.
Hala kokusuna biraz ilaç, biraz da kedi kumu kokusu karışmış.
On gün önce güle oynaya girdiği bu eve on gün sonra felçli bir halde döneceği dolanıyor duruyor kafamda.
Üzgünüm çok.
Kedisi de öyle, farkında her şeyin, halanın yatağında kıpırdamadan yatıyor.
****
Bunları uzun uzun yazmamdaki sebep şu; herkes kendi çevresinde de yaşıyordur, sadece halam değil, sebep direkt Covid 19 olmasa da, yaşlılarda hastalanma ve ölüm oranları delice arttı.
****
Yaşlanmış sevdiklerinizi, uzak, yakın tanıdıklarınızı, dostlarınızı, komşularınızı arayın, sorun, onlarla ilgilenin.
Bu hareketsizlik sürecinden sağlıklı bir şekilde çıkmalarına yardımcı olun.
Tükenmişlik hissinin tüm hastalıkları tetiklediğini bilin.
Bu süreçte kayıpları varsa empati duyduğunuzu belli edin, onlara yalnız olmadıklarını hissettirin.
Bir de tabii uzmanlardan bu konuda yazmalarını, yapılacak şeyler konusunda fikirlerini paylaşmalarını rica ediyoruz. bu çok önemli.
****
Böyle işte...
****
Bu yazı; Senaryo Yazarı, Tiyatro ve Sinema Oyuncusu Levent Kazak'a ait.
Oyuncu, sosyal medya hesabında paylaşmış!..
****
Yazıyı ilk okuduğumda Charlie Chapline'in(Şarlo) sözleri geldi aklıma;
"Hayat ön provası yapılmamış bir tiyatro gösterisidir.
Bu alkışı olamayan tiyatronun perdesi kapanmadan;
Gülün, şarkı söyleyin, dans edin, aşık olun.
Hayatınızın her anını değerlendirin..."
Öyle ya; ömür insana sunulmuş armağan değil miydi?
O ömür uğruna upuzun acılar çekmez miyiz?
****
"Yeminimiz var hayat,
Ne kadar inatlaşırsan inatlaş,
Yine de seni en güzel yerinden yakalayacağız!.."
diyordu "Büyük Şair"
Nâzım Hikmet de...
Levent Kazak'ın halası da o hayatı en güzel yerinden yakalamaya çalıştı durdu bir ömür ..
Şimdi...
Korona belâsıyla inatlaşıyor...
Böyle işte!..