‘’Kuvvet-i ilmi ve sırrı tevhidi gerçekleştirip, milletlerin, mezheplerin kanunlarını iptal edeceğiz’’ diyor Şeyh Bedrettin...
Ve Tuncel Kurtiz hatırlatıyordu çağımız için bir ayinde: “Kolay kolay öldürülemiyor düşünceler… İnsan bir nefes… Üretirken nefes, yaşarken nefes ama bugün insanlar nefes alıp veremiyor. Kimse kimsenin nefesini duymuyor, bir kargaşa içinde herkes. Gaddarlık ve zulüm yaşanıyor… Bu olup bitene bu insanlar daha fazla dayanamayacaklar… Kolay kolay öldürülemiyor düşünceler. Kulaktan kulağa yine de yaşanıyor.”
Kolay kolay öldürülemiyor düşünceler…
Spartaküs Roma’ya başkaldırdı.
Köleler Makedonya’da, Filistin’de, Suriye’de ve bütün Akdeniz ülkelerinde isyan etti.
Bergama’da isyan ederek ‘Güneş Devleti’ kurdu köleler.
İran’da Mazdak hareketi, Bizans’ta kölelerin, köylülerin ve şehir yoksullarının sayısız ayaklanmaları…
İslam dünyasında bebek, karmati ve zenci köle isyanları…
Anadolu’da Baba İshak, Börklüce Mustafa, Torlak Kemal ve Şeyh Bedrettin İsyanı…
Egemen sınıflar iktidarı gönüllü olarak halka devretmiyor. Egemen sınıfların üretim araçları üzerindeki mülkiyetlerinden kendiliklerinden vazgeçtikleri ve tarih sahnesinden kendi rızalarıyla çekildikleri görülmüyor.
Almanya’da Thomas Münzer, Bohenma’da Jan Hussu, İngiltere’de Wat İyler, Çin’de Li Zu-Cen’in isyanları…
Fransa’da Jacguerie taraftarlarının, Rusya’da Stenka Razin ve Pugaçev’in ve bütün Avrupa’da ezilen serflerin isyanları…
Ortaçağın köhne feodal dünyasını yüzyıllar boyu altüst eden isyanlar…
Ve tüm bu isyanlar, insanlık tarihinin karanlık yüzyılları boyunca milyonlarca emekçinin kurtuluş umudu oldu, her türlü sömürü ve zulmün ortadan kalktığı bir geleceğin habercisi oldu. İnsanlığın hafızasına, zulme karşı isyan geleneğini yerleştirdi isyancılar…
Dün de bugün de 'güneşe giden yol’da ölenler olmuştur... Ve onlar silinmez izler bırakmışlardır.
Dünya ekin ve düşün tarihi bilginlerin, edebiyatçıların, şairlerin, sporcuların, vatanseverlerin özgürlük uğruna yaptıkları savaşlar, verdikleri kurbanlar ve bunlara yapılan zorbalıklarla dolu değil midir?
Galile’yi ‘dünya dönüyor’ dediği için yargılamadılar mı?
Jean Jacgues Rousseau’yu eşitliği, özgürlüğü, demokrasiyi, cumhuriyetı savunduğu için İsviçre’den kovmadılar mı, eserlerini yakmadılar mı?
Schiller’i özgürlük ve adalete aşık olduğu, cumhuriyeti savunduğu için aforoz edip eserlerinin basılmasını yasaklamadılar mı?
Sokrates eski Yunan tanrılarına inanmadığı için ölüme mahkum edilince celladın ipiyle ölmektense baldıran otu içerek ölmeyi yeğ tutmadı mı?
Wagner, ihtilalde etkinlik gösterdiği için ölüme mahkum olmuş, ölümden ancak Zürih’e kaçarak kurtulmamış mıdır?
Voltaire, kral aleyhinde yazdığı için Bastille’e kapatılmadı mı?
Dreyfus’u savunduğu için Zola’yı tutuklamadılar mı?
Spartaküs gibi paylaşım eşitsizliğine karşı çıkanları hep kesip biçmediler mi?
Fransız İhtilal’ini desteklediği için Madam Rolland’ı asmadılar mı?
Fransız İhtilali’nin büyük kahramanı Madam Roland sehpaya götürüldüğü zaman, özgürlük için dövüştüklerini söyleyen kalabalığa bakarak; "senin namına ne cinayetler işleniyor. Ey özgürlük seninle ne kadar eğlendiler’’ demeyecek miydi?
Nazım güneşe giden yolda savaşanlar için "akın var akın /güneşe akın /güneşi zaptedeceğiz /güneşin zaptı yakın’’ diye haykırmayacak mıydı?
Ve ne diyordu Attila İlhan “Memleket kurtlar sofrasına döndü mü isyan haktır”
Korkuyu yenin…
Unutmayın siz diz çöktüğünüz için onlar gözünüzde büyük görünüyorlar.
Haydi AYAĞA KALKIN