MENÜ
İzmir 12°
Gündem Çeşme
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
İKTİDARSIZ İTİBAR!..
Atilla Köprülüoğlu
YAZARLAR
9 Ekim 2018 Salı

İKTİDARSIZ İTİBAR!..

Usta Haberci Uğur Dündar 

15 Eylül 2018 tarihinde Sözcü’deki köşesinde 

"Hastanelik hale gelen hastaneler" başlıklı 

bir yazı kaleme almış, 

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde 

"kağıt yokluğundan" 

raporların basılamadığı duyurusunun bazı bölümlerin kapısına asıldığını 

-fotoğrafına da yer vererek- dillendirmişti.

Haber, sosyal medyada da geniş yankı bulmuştu.

 

***

Sonra neler olmuş bu yazısından sonra?

Onu da biz yazalım.

Ege Üniversitesi Rektörlüğü, duyurunun 

asıldığı bölüm Radyoloji Ana Bilim Dalı'nın 

Başkanı Prof.Dr.Süreyya Özbek hakkında soruşturma başlatmış.

Gönderilen yazıya da Uğur Dündar'ın yazısının fotokopisini de ekleyerek(!)

Gerekçe de, "Üniversitenin itibarını sarsmak, 

idareden habersiz duyuruyu asmak, vs!"olarak gösterilmiş. 

İyi de yılların hocasının bu durumu 

Hastane Başhekimliği'ne bildirmemiş olması mümkün müdür?

Değildir!

Defalarca iletilmiştir mutlaka. 

Devam edelim;

Acaba açılan kağıt temini dahil çeşitli ihalelere 

firmalar neden eskisi kadar ilgi göstermiyor?

Alacaklarını zamanında tahsil edemeyecekleri 

endişesinden olmasın.

Hastanede bazı bölümlerde öğretim üyelerinin 

aralarında para toplayarak top top kağıt alarak 

çözüm aramaya çalıştıklarından haberi 

var mıdır üniversite yöneticilerinin?

Hastalardan gelen medyaya da yansıyan 

katarakt ameliyatlarının, ur operasyonlarının

durduğu yolundaki şikayetlerde doğruluk payı nedir?

 

***

Ülkemizin en köklü üniversiteleri arasındadır 63 yıllık Ege Üniversitesi!

Yüzbinler gibi -bizim de- yolumuz geçmiştir, aidiyetimiz sözkonusudur.!

Dünya çapında bilim insanlarının yetiştiği eğitim yuvasıdır.

‘’Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’’ denildiği zaman; 

o derde derman arayanların hastanesine ömrünü veren 

(her sabah gelişini çanla ilân etmesiyle ünlü) 

Kalp Cerrahı Hayrullah Kocaoğlu, Sermet Akgün, 

adı bölümüne verilen Gastroentroloji'nin piri Namık  

Kemal Menteş, plastik cerrahinin ustası 

"Uçan Prof" Arman Çağdaş, Spor Hekimliği'nin babası 

Necati Akgün, İntaniye dediniz mi Münir Büke, 

tüp bebekte çığır açan Refik Çapanoğlu hocalar 

gibi efsanelerle anılırdı bu güzide kurum.

Tıp dünyasında ışık saçan günlerce 

konuşulacak yenilikler, hep Egeli hocalardan gelirdi.

 

***

Üniversitelerimiz siyasi iktidarın denetiminde.

Neredeyse her üniversitede 

-iktidar partisinde politika yapmış rektörler yönetimde.

Üniversitelerimiz, bilim dışı işlerle anılıyor günümüzde.Bilimsel özgürlük rafta!

Son günlerde üniversitelerden gelen haberlere bakın!

"Harvard'da ders veren akademisyen yeterli oy 

aldığı halde dekan seçilmiyor!"

"Rektörler aile şirketi kuruyor(!) kişiye özel kadrolar açılıyor."

"Doçentliğe 20 yıldır yükselememiş biri tv'de  

‘neden yabancı dil bilmek zorundayız ki, 

biz ülkemiz için çalışacağız, yabancılar için değil.’ 

diye konuşuyor." Şaka gibi!..

"Diyanet’in başına getirilen ilahiyat profesörü 

Ali Erbaş, Bitlis’te diyor ki: Medreseler ile 

akademik bilim birlikte hareket etmeli!''

"Kampusta düğünlere tahsisli salon var. 

Adı da; "Cumhuriyet Düğün Salonu!

 

***

Meslek Büyüğümüz 

Orhan Bursalı'nın  üniversiteler analizi dikkate değer;

"Eğer üniversitelerimizin en azından bir kısmı, 

evrensel çapta birer üniversite olabilselerdi, 

mesela dünya üniversite sıralamalarında 

ilk 100 içinde görünenleri olabilseydi... 

Birkaç uluslararası ses getiren 

buluşa imza atabilselerdi.. en azından 

bir - iki Nobel veya bilim madalyaları almış olsalardı... 

Evrensel işbirlikleriyle sıkı bir bilim ağı içinde olabilselerdi... 

Bilim veya teknoloji alanında ülkeye 

en azından önemli birkaç kazanç sağlayabilselerdi... 

Sadece bu kadar değil: 

Felsefe, politik ve sosyal alanda kabul görmüş 

kuramlar ortaya atmış olabilselerdi... 

Üniversitelerimizin başında üniversitenin 

kimliğini her şeyden yüksekte tutan ve 

üniversitesinin sadece ve sadece 

bilimsel alanda yükselişi için ter dökenler olsaydı...

Atandıkları siyasi makamların emir ve 

talimatları içinde, derin çukurlarda 

yalpalanan yönetimler olmasaydı... 

Bilim üretimine odaklı olabilselerdi... vb. 

Şüpheniz olmasın ki, üniversitelerimiz geçmişte 

olduğu gibi sürekli dayak yiyen kurumlar olmazlardı."

Aynen katılıyoruz!

 

***

Üniversiteler bilimsel özerklikle yapılan araştırmalarıyla, buluşlarıyla anılmalı.

Öyle yok  kağıt yokluğuymuş, 

yok akademisyene soruşturmaymış, vb. haberleriyle değil!..

Kağıt yokluğunu örtbas etmek için bunu duyuranı suçlamak; iktidarsız itibarla eştir!

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2025 Gündem Çeşme