Ne istiyorduk?
Spor kulüplerindeki yönetici profilinin değişimini...
Neden?
Dünyanın hızla değişen spor yapısı içinde, özellikle de futbolun büyüyen ekonomisi ve bir sanayiye dönüşümü gözönüne alındığında...
Çağa ayak uyduracak, kulüpleri amatör bakış açısından kurtaracak, yeniden yapılanmasının yanında, gelişimini-dönüşümünü-ekonomisini sağlam bir yapıya kavuşturabilecek, kendi taraftarı ve toplumla doğru iletişimi kurabilecek...
Ve her şeyden önemlisi...
Sporun içinde, kin ve nefret dilinden uzak duracak; küfreden taraftar kitlesine uzak duracak; kavgacı yapıyı desteklemeyecek; ayrıştırıcı olmayacak...
Sporun sevgi, barış, dostluk, yarışmacı ruhunu sahiplenecek yönetici kadrolarının...
Bu ülkede sporu geliştireceğine inandığımızdan...
X
Yıllarca yazdık; söyledik...
Spor alanlarında; statlarda, salonlarda karşılaştığımız "spor terörü" karşısında eleştirdik; yerden yere vurduk küfredenleri, kavgacı düşünceyi!..
Ne oldu?
Bu ülkede taraftarlar sahaya indi; alt ligleri geçtim...
Süper Lig'in "lider" konumdaki takımının oyuncuları gazeteci dövdü!..
Milli Takım uçağında, Milli Takım kaptanı gazeteciye saldırırken, ülkenin federasyon başkanına, futbol direktörüne ağız dolusu küfürler etti; o yöneticilerin "gık"ı çıkmadı! Çıkmadığı için o futbolcu bu kez bir hakeme saldırıp küfredince bastılar cezayı!..
Kafa aynı olunca yönetici, yöneticiyi kolladı; "Bulunduğumuz alanı koruyalım" deyip...
Kulüp yönetimlerinin yapısını baştan sona değiştirecek, yaptırımları olan Kulüpler Yasa Tasarısı'nın yanındaymış gibi görünüp, yasalaşmaması için ellerinden geleni yaptılar!
Kulüpleri "Babalarının Çiftliği" olarak gördükleri ve kendi kurdukları "ekonomik düzeni" korumak için...
İş yapmak değil de, "koltuk koruma" mücadelesi verdiler!..
Kendi kulüplerinde "sıkıntı" yarattılar; "bıkkınlık" verdiler!..
X
Sonuçta; "yaka silken", "Kişi değil kulüp yandaşı" kitle...
Bugüne dek yaptıkları her ne olursa olsun "değişimi" kafasına koydu!..
Ülkenin sanayi devinin iki numaralı ismi Ali Koç, yıllar önce açıkladığı adaylığını resmileştirip, yağtığı açıklamada,
"Dostluklarımızı arttırmamız lazım. Sevilmek istiyorsak önce biz sevgili ve saygılı olmak zorundayız. Bu ülke kavgadan bıktı. Sporun şiddet, nefret dilini değiştireceğiz. Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi başkasına yapmayın. Her şey kendiliğinden rayına oturur. Biz örnek kulüp olacağız. Saha dışında yapıcı rekabetin öncüsü olacağız. Dostluklarımızı arttırmamız lazım. Sevilmek istiyorsak önce biz sevgili ve saygılı olmak zorundayız. Bu ülke kavgadan bıktı. Markalar spora sponsor olmaktan korkuyorlar. Bindiğimiz dalı kesiyoruz. Bir masanın etrafına oturarak ortak bir payda oluşturmamız gerekiyor" dediğinde...
Barışçıl dili hissetti; sevgiyi-saygıyı gördü...
Sporun içindeki değerleri yakalamış olmanın heyecanıyla değişime onay verdi...
X
Bu değişime, "Bir efsane gitti, bir efsane geldi", "Ali Koç daha seçilmeden Fenerbahçe taraftarının efsanesiydi", "Sermaye Fenerbahçe'yi ele geçirdi" değerlendirmelerinin dışında bakmak gerektiğini düşünüyorum...
Öyle ki...
Bu değişimle birlikte...
Türkiye'de spor yöneticiliğinde bundan böyle farklı bir yapı oluşacağına...
Kulüp-yönetici-sporcu bağlarının daha profesyonel bir düşünce içinde gelişeceğine...
Kulüp-taraftar; yönetici-taraftar iletişiminin daha sağlıklı kurulacağına...
Tüm spor yöneticileri-taraftar ve takım ilişkilerinin değişeceğine; gerçek anlamda rekabet duygusunun yeniden hissedilmesi
için yapı taşlarının oluşturulacağına...
Kısacası...
Türkiye'de "değişimin" yönetim artık gerekli olduğuna inanıyorum!..
X
"Değişim şart" diyorsan...
Sen de yılmadan, korkmadan vereceksin "onayı"...