Dün ''adım sonbahar''ın cumartesisiydi..
Bugün pazar...
Ağlıyorum...
Darlandım.
İçim yanıyor...
Ne yazılır, ne denir...
Anasız, babasız, öksüz kalınca...
Bilemedim!..
xxx
Şiir ülkesinin...
Güzel yüreklilerine...
Ölmez şairlere...
İnci dizelerine
sığındım!
Dünya Şairi'mize
örneğin;
"Baba!
Babam,
ağabeyim,
kardeşim,
arkadaşım!
Ne zulüm, ne ölüm, ne korku
başımı eğemez!
Yalnız senin elini öpmek için
eğilir başım.”
xxx
Ben;
"hayatta ben en çok babamı sevdim" yazan
Can Baba’yı -bir başka- sevdim.
Cevat Aga'yı da!..
"Sizin hiç babanız öldü mü/
Benim öldü bir kere, kör oldum" diyen
Cemâl Süreya’yı da…
Cevat Aga'yı da!..
Babasının ölüm haberini alınca
"yer yer kalbi oyulan" Sabahattin Ali’yi de…
Çok sevdim çok!..
xxx
Ben Babam’ı...
Cevat Aga'yı çok sevdim…
Annem "Çakır"ı da çok sevdim!
Turgut Uyar nasıl derdi;
"Babalar hep perşembe,
anneler hep cuma olur…"
"Çakır" Perşembe’ydi...
''Cevat Aga" Cuma’ydı artık!
xxx
Evet...
Atamdı...
Yiğidimizdi ...
Herşeyimiz...
Cevat Aga'mızdı o bizim!
Basmane'nin...
Tilkilik..
Dönertaş..
Pazaryeri'nin
Cevat Aga'sı...
Altınordu sevdasını, 1923 Armalı aşkını
Bana...
Bizlere Öğreten..
Belleten ...
Babam!
Çakmak çakmak masmavi bakışlı..
Cevat Aga'm!
xxx
Nâzım Baba'yla başladık,
onunla bitirelim;
"Her -17 Kasım'da-
sana söyleyecek
bir tek
sözüm var:
Seni ne kadar çok seversem
o kadar
çok olsun ömründen geçen yıllar...''
Artık
"Kalbim acılarla hep
bölünmüş dilim dilim!.."
Cevat Aga'm...
Seni yüreğimizde saklıyoruz...
