Birlikte yaşanmış anıların biriktiği 45 yıl...
İnsan; adam gibi adam...
Dost, ağabey, arkadaş...
İşçinin-emekçinin yoldaşı; sömürüye direnişe ses veren...
İstanbul sokaklarında "silüeti dolaşan" adam!
"Şairler de direnir" diyerek, ilk "şair grevini" başlatanlardan...
Bir şiir ve yazın ustası...
Sonsuzluğa uçup gitti bu evrenden...
Adı: Refik
Soyadı : Durbaş
X
İzmir onun için ayrı bir anlam taşıyordu...
Namık Kemal Liseesi'nde okumuş...
İlk şiirini Ege Ekspres gazetesinde Prof. Şadan Gökovalı yayınlatmıştı...
Okul dışında Kemeraltı'nda "harçlığını çıkarmak için" gazete sattığı...
Besim Akımsar'ın "Kovan Yayınları"na kitap okumak için gittiği günleri anlatırken nasıl da ışıldardı gözleri!..
"Kuş Tufanı" kitabını imzalarken...
"İzi silinmiş anılardan
bir şehir değildir İzmir
Biz de yaşadık bu şehirde
Zehir zıkkım geceleri
Söyletme beni
İndir kelimelerin perdesini
Sevgiden, sevdadan, dostluktan mı konuşalım
...tir gönlümüzde yaşayalım" diye yazdığında...
İçinde nasıl fırtına estiğini hissettim!...
X
İlk "Şair Grevi"ni başlatanlardan olmakla birlikte...
İlk "Meyhanede Kitaplık" düşüncesini gerçeğe dönüştüren de Refik Durbaş'tı!..
Yine bir İzmir akşamında imbat eşliğinde güneşi batırırken...
"İstanbul'da evi müteahhide verdik, boşaltıyoruz. Kitapları koyacak yer bulamıyorum. Göndereyim size. Bab-ı Ali'nin üst katına iki raf koyun 'Meyhane Kitaplığı' olsun" deyince...
Dostumuz Süleyman Bahadır atladı üstüne:
"Raf olur mu hiç? Kitaplık alırım oraya..."
Çok geçmeden üç koli kitap geldi. Bahadır, kitaplığı getirdi. Ve biz Bab-ı Ali Dostları kitapları yerleştirip, sembolik bir açılış yaptık Durbaş'ın şiirlerini okuyarak...
İlk "Meyhanede Kitaplık" gerçeğe dönüşürken adını dostlar belirledi:
"Refik Durbaş Kitaplığı..."
Öyle mutlandı ki görünce!..
x
Gün oldu Ildırı'da batırdık güneşi...
Gün ağardığında Necati Cumalı'yı anışımız da olmuştur Urla'da...
Dikili günleri unutulmazdır!..
Sığacık çok hoşuna gitmiş olmalı ki; "bir ev bulsana Bilge'yle buraya yerleşelim" dedi...
Böbrek sancıları izin vermedi!..
X
Çok önceleri, "100 Ünlü Türk İçicisi"ni yazacaktı. Hayli de biriktirmişti. Olmayınca rafa kaldırdı...
Bir gün, telefonda o hınzırca gülümseyişle seslendi:
"Posta güvercini bir-iki güne sana bir cep kitapçığı getirecek. Çok güleceksin..."
Geldi ve açtım; bir rakı firması için hazırlanmış "Ünlü Türk İçiciler" kitapçığıydı... Sayfalarda dolaşırken gördüm:
"Nüvit T.Demir
İzmir'in bütün meyhanelerrinde
masası ayrılmış tek adam
Gökyüzüyle konuşur gibi
konuşur telefonda dahi kendisiyle
Gece: yastığının altında bira şişeleri
Gündüz: ceketinin iç cebinde rakı kadehleri
Gecenin de gündüzün de ayrımını yapmıyor"
İlk buluşmamızda sarıldık; karşılıklı gülüştük bu kez hınzırca...
Birlikte yaşanmışlıkları anımsayarak!..
X
Bu dünyadan bir Refik Durbaş geçti...
Şair, gazeteci-yazar...
Bir yazın ustasıydı o...