Can Yücel vapuru alaycı bir düdük çalar savaş gemilerine ki rakı şişeleri asılıdır can simitlerinin yerine
(Sunay AKIN)
Rahmetli Hıncal Uluç yazmıştı yıllar önce köşesinde Miko Cafe’yi ve “Bir Şehirde Yaşamak…Miko Cafe’nin 17.kuruluş yıldönümü anısına”
isimli kitabı...
O günlerin kente kültür pompalayan
“İnsan manzaralı”
Miko Cafe neredeydi peki?
Alsancak’taydı!
Peki hangi sokaktaydı?
Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ndeki 1452 Sokak’ta!
Artık numara yoktur,
Can Yücel Sokağı’dır orası!
Çok tanık olmuşumdur; “Şiirimizin Kıymetlisi”
Can Yücel
sık sık buraya uğrardı, siklamenli, begonvilli, sarmaşıklarla bezenmiş daracık sokağın başında
-o eski hâlinden eser yok yok ya şimdi-
isminin yazılı olduğu mavi beyaz sokak tabelasını gördüğünde keyiflenir, gelir, kahkahalarla Miko’ya otururdu.
(O kitaptan Leyla Onomay’a ait dizelerle Cenap Türksavaş ve eşi Elçin Hanım’a da buradan selam olsun;
Tarihin asi tanığı/ Vefası Miko’dur/ Can Yücel sokağının/ İzmir bunu da bilir/ Çok iyi bilir/ Kalbi olan her şehir gibi…)
xxxx
Miko ile başladık,
devam edelim...
Haydar Ergülen’e göre; '’Hem de bir bakıma devrimin vakanüvisi olarak yitiklerimizi,
uğradığımız katliamları, acılarımızı tarihe yazan ‘son şair’…
Şükran Kurdakul’un
g/sözünü budaktan esirgemeyen Kabadayısı…
Özgürlüğünü dizelere döken şiirimizin santrforu; Can Yücel…
”Bir şiir insanı.
Hatta bir ‘şiir insan.’
Yaşanan her gün için hapishane duvarına atılan çentikler misali yüzündeki yüzlerce kırışıklığı, yakalandığı Allah’ın belâsı kanser hastalığı yüzünden iyice boğuklaşmış sesi ve hepsinden intikam alır, hepsini sarhoş edercesine ayakta duran beyniyle, kalemiyle, diliyle, ‘dilindeki küfrüyle’, lâfını esirgemeyen
bir Can Yücel...’’
xxxx
Fatih Çekirge’nin bir yazısından arşivime aldığım bir anekdot;
“Can’ın Anadoluhisarı’ndan sonraki Körfez durağında denizin üstündeki evinde oturur içerdik.
Can’ın hemen üstünde ise Müzeyyen Senar oturuyordu.
Akşam belli bir vakit gelince Can yukarı doğru seslenirdi;
‘Müzeyyen Hanım,
şarkımı oku...’
Ve Müzeyyen Hanım başlardı okumaya.
Suzinak makamında.
Neyi mi okurdu?
Can Yücel’in babası Hasan Ali Yücel’in bestesi ve güftesi olan
‘Sen bezmimize geldiğin akşam seher olmaz’
Can Baba hüngür hüngür ağlardı…”
****
Peki Can Baba başka ne zaman ağlamıştı?
Üç yıl önce aramızdan ayrılan 43 yıllık Eşi Güler Yücel şöyle yanıtlamıştı; “Can bir Nâzım Hikmet ölünce sabaha kadar ağladı...
Bir de Edip Cansever ölünce…”
****
Özgür Yici’ye verdiği son röportajdan;
“Biz hep damgalı adam olduk.
Ben hayatım boyunca muhalif yaşadım.
Devlet ve herkes beni menfi diye belledi.
Onun için ‘kan grubum RH negatif.’
Onun için düzenle birbirimize kan alıp veremiyoruz.
Neyse ki çocuklar rahat büyüdü.
Hasta masta olmadılar.
Bu ana - baba için normalde büyük derttir ama biz kolay atlattık.
Ağır hapisler yedim, iki sene askerlik yaptım.
Mahkemeler yordu beni. İşsiz kaldık.
İşsiz kalmanın da kendine göre derdi var.
Hiç tanımayacağın adamları tanıyor, yapmayacağın işleri yapıyorsun.
Sonuçta yine de kendi içimde, ruhumla barışık ve keyifli yaşadım...”
****
Şiir Atlasımız’ın içten samimi dilli özgün şairlerinden Can Baba’ya vefatının 29.yılında özlemle, saygıyla...
Miko İzmir
Güzel Yücel Gier