"O mu?
Bağımsızlık gülü, emek menekşesi
Bir seher tazeliğiyle sarmış ulusumuzu
Mustafa Kemal havasında gelecektir
Öyle bir hava."
(Ceyhun Atuf Kansu-1962)
Vasfi Rıza Zobu, tiyatromuzun devlerindendir.
Yıl 1930, aylardan Nisan’dır.
Zobu, 11 temsil vermek için grubuyla Ankara’ya gelmiştir.
Atatürk de bu temsillerin çoğunu onurlandırmıştır.
Gazi Paşa, Vasfi Bey ve arkadaşlarını Marmara Köşkü’nde yemeğe davet eder.
Yemekte, bakanlar, milletvekilleri büyükelçiler de vardır.
Sohbetler genellikle sanat üzerinedir.
Saatler gece yarısını geçmiştir, ertesi gün prova vardır gündüz, gece de suare...
Ayrılma zamanı gelmiştir ama izin almak için çekinmektedirler.
Dr.Reşit Galip Bey telâşın farkındadır. Grubu yanına alır ve Atatürk’ün yanına götürür.
Sanatçılar Paşa’nın çevresini sarmıştır. Onların bir şey söylemek istediğini anlamıştır Gazi.
Dr.Reşit söze girer, “Paşam yarın akşam temsilleri olan bu sanatkârlara izin verseniz.”
Atatürk yerinden kalkar, isteği olumlu karşılamıştır.
****
Fakat bir arzuları vardır sanatçıların; tek tek Atatürk’ün elini öpmek!
Dr. Reşit Bey bunu dillendirmek isteyince “Hayır” der Paşa.
Reşit Bey, Vasfi Bey, arkadaşları şaşkındır…
Devam eder Atatürk;
“Biz hepimiz milletvekili oluruz. Bakan oluruz. Hatta Cumhurbaşkanı oluruz. Ama hiçbirimiz sanatkar olamayız.
Reşit Galip Bey ! Bilin ki, sanatkâr el öpmez. Sanatkârın eli öpülür…”
Der demez, Vasfi Rıza Zobu ve arkadaşları ağlamaya başlar.
Öyle ya bu sözleri söyleyen Türkiye’nin En Büyük Değeri, zekası önünde dünyanın eğildiği büyük insandı!..
****
Doktor Reşit Bey, Atatürk’e çok yakın bir isimdi.
Oldukça da zeki, samimi yaratılışlıydı.
Araya girdi, şöyle dedi;
“Evet Paşam…
Biz Milletvekili oluruz. Hatta Cumhurbaşkanı da oluruz.
Ama hiçbirimiz bir Mustafa Kemal olamayız !
Veriniz de elinizi öpelim…”
Sanatçı grubu ellerinde mendiller, gözyaşlarını silmektedir.
Reşit Bey’in yanıtını Atatürk de beğenmiştir.
****
Yine de duymamazlığa gelmiştir Dr.Reşit’i…
O, tarihe geçecek hiç silinmeyecek konuşmasını sürdürür;
“Türk'ün bu temiz nesli, Türk’ün bugünkü ve gelecekteki çocukları; zekaları ile, sanat yetenekleri ile, varlıkları ile yaşayacaklardır. Türk Ulusu'nun bol verimli geleceği karşısında dünyayı hayrete düşüreceklerdir.
Bu sizin Mustafa Kemal’inizin varlığı ile kaim değildir. Mustafa Kemal yoktur. Mustafa Kemal ölecektir…
O’nun bir anısı eğer gelecek kuşakların akıllarında bir yer edinirse, işte O’na en büyük ödül bu! Reşit Bey!
Eğer içinizde sizin gibi düşünenler varsa, üzüntü ile karşılarım…”
Herkes gözyaşlarını bir türlü tutamaz…
****
Mustafa Kemal Atatürk, dünyada, ülkemizde tartışmasız itibarı en yüksek, en sevilen gerçek önderdir.
İfadesiyle, “geçmiş asırların gevşetici zihniyeti“nin etkisi altında perişanlaşmış, cepheden cepheye sürülmüş halkımızın büyük özverisiyle de Cumhuriyetimizi kurmuştur.
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın da 97 yıllık Cumhuriyet’in de kahramanıdır yol arkadaşlarıyla.
Çağdaş uygarlığa, bilime inanmış ve -yukarıdaki anekdot da anlattığımız gibi- sanata bağlıdır.
(195 güzel sanatlar kitabı okuyarak, dünyayı izleyerek müzik ve sanat alanında da devrim gerçekleştirmiştir.)
O’nun kadar özlenen anılan bir fikir önderi yoktur.
“Hiçbirimiz bir Mustafa Kemal olamayız!..”
Sevgisi ölümsüzdür. Minnetle, tükenmez saygıyla…